Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.
"Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran; 3/103)
"Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir." (en-Nisâ; 4/1)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur." (el-Ahzâb; 33/70-71)
Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık da ateştedir. |1|
__________
[1] Muslim, (867); Nesâ‘î, (3/188)
Ebu Hureyre radıyAllahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. Zira şeytan içinde Bakara suresinin okunduğu evden kaçar”
|Muslim (780); Ahmed, Musned, 2/284; Tirmizi (2877)|
Ölülere fayda vermesi için Kur'an okunması meşru olsaydı, mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametli olan Peygamberimiz “Evlerinizde Kur'an okuyunuz ve namaz kılınız, onları kabirlere çevirmeyiniz” buyurmazdı. Çünkü kabirler Kur'an okuma ve namaz kılma yeri değildir. Bu yüzdendir ki, Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in kabirlerde Kur'an okuduğuna dair sahih ya da hasen hiçbir hadisi gelmemiştir. Hayatı boyunca defalarca kabirleri ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerin nasıl olacağını insanlara öğretmiş olmakla beraber, bir defa dahi kabirlerde Kur'an okuduğuna işaret eden bir şey yoktur!.
Bazılarının akıllarına şüphe getiren bir kısım zayıf ve asılsız rivayetler söz konusu olduğundan bu Risale'de bahsi geçen rivayetleri değerlendirilecek. Önce sahih olduğu zannedildiği halde sabit olmayan rivayetlerden başlanacaktır. Sonra da bu konuda bazılarının delil olarak öne sürdüğü asılsız rivayetlerin tahricini yapılacaktır.
Muvaffakiyet Allah’tandır.
Kabirlerde Kur'an Okunacağına Dair |Zayıf we Mewzu| Hadisler we |Asılsız| Riwayetler.!
1. Ma’kıl b. Yesar radıyAllahu anh Hadisi:
Ma’kıl Bin Yesar radıyAllahu anh’dan merfuan;
“Ölülerinize Ya-Sin Sûresi'ni okuyun.”
Hadisin Geçtiği Kaynaklar;
Ebu Davud (3121); Ahmed İbn Hanbel eş-Şeybanî, Musned (5/26, 27); İbni Ebi Şeybe (2/445); Nesai, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyl (1074); İbni Mace (1448); Hakim (1/565); İbn Hibban (7/269); Mevaridu'z-Zaman (720); Ru’yani (2/323); Taberi (1/100); Nesai, Kubra (6/265); Tayalisi (1/126); Mişkat (1622); Taberani (20/219, 220, 230); Buhari, el-Kuna (sf: 57); Beyhaki (3/383); Beyhaki, Sagir (1035); Şuabu'l-İman (9232); Ebu Ubeyd, Fezailu'l-Kur’an (65); Kurtubi (4/298, 15/1); İbn Ebi Hatem, Cerh ve Ta’dil (9/408); Mizanu'l-İtidal (7/398); Alaî, Camiu’t-Tahsil (1/313); İbn Hacer, Telhisu’l-Habir (2/104); Neylu'l-Evtar (4/52); Feyzu'l-Kadir (2/67); Camiu's-Sagir (1344); İbn Mulakkin, Tuhfetu’l-Muhtac (1/581); İbn Mulakkin, Bedru’l-Munir (645); Busayri, İthaf (6502); Mecmau’z-Zevaid (6/311); Tergib (2/246); Subulu's-Selam (2/90); Tuhfetu’l-Ahvezi (3/276); Tehzibu’l-Kemal (35/78); Nevevi, Tehzibu’l-Esma (2/409); İbni Hacer, Tehzib (12/370); Ahmed el-Kurdi, Tuhfetu't-Tahsil (1/369); Keşfu'l-Hafa (1/183)
Hadisin Tahkik we Tahrici;
Ebu Osman meçhul olduğundan ve ızdırabtan dolayı rivayet zayıftır. Bu Ebu Osman en-Nehdi değildir.
Nesai Amelu’l-Yevme ve’l-Leyl’de (1074) ve Begavi (1464); Abdullah b. el-Mubarek – Süleyman et-Teymi – Ebu Osman tarikiyle merfu olarak rivayet ettiler.
İbn Ebi Şeybe (3/237); Ahmed (5/26, 27); Ebu Ubeyd, Fedailu’l-Kuran’da (sf: 65); Ebu Davud (3121) İbn Mace “Ölüm hazırlığındaki hastanın yanında söylenecekler” babında (1448); Taberani (20/510); Hakim (1/565); Beyhaki (3/383); İbnu’l-Mubarek – en-Nehdi olmayan Ebu Osman – Babası – Ma’kıl isnadıyla rivayet ettiler.
Hakim dedi ki: “Yahya b. Said ve başkaları bunu Süleyman et-Teymi’den mevkuf olmakla illetlendirdi.”
İbn Mubarek ise isnadı devam ettirdi. Sikanın ziyadesi makbuldür.
Tayalisi (931); Nesai, Amelu’l-Yevme’de (1075); Taberani (20/511, 541); Süleyman et-Teymi – bir adam – babası – Ma’kıl b. Yesar isnadıyla rivayet ettiler.
Hafız İbn Hacer Telhisu’l-Habir’de (2/104) şöyle demiştir;
“İbn Kattan bunu mevkuf olmakla ve Ebu Osman ile babasının meçhul olmalarıyla illetlendirdi.
Ebu Bekr b. el-Arabi Darekutni'nin şöyle dediğini nakletmiştir;
“Bu hadisin isnadı zayıf, metni meçhuldür. Bu konuda sahih bir hadis yoktur” dediğini nakletti.”
Nevevi el-Ezkar’da (sf: 117) şöyle demiştir;
“İsnadı zayıftır, iki meçhul ravisi vardır”
İbn Hacer Netaicu’l-Efkar’da şöyle demiştir;
“Bu hadis Garibdir [Zayıftır]” [Bkz: Futuhatu’r-Rabbaniye 4/118]
Elbani el-İrva’da (3/150) şöyle demiştir; “Zayıf!”
Ebu Osman hakkında İbnu’l-Medini şöyle demiştir;
“Ondan sadece Süleyman et-Teymi rivayette bulundu. O meçhuldür” [Bkz: Tehzibu’t-Tehzib 6/407]
Zehebi Mizan’da (4/550) şöyle demiştir;
“Ne Ebu Osman ne de babası tanınmıyor. Ondan sadece Süleyman et-Teymi rivayet etti”
Münziri şöyle demiştir;
“Ebu Osman ve babası bilinmiyor” [Bkz: Muhtasar Sunenu Ebi Davud 3/489]
Sadece tesahül sahibi olarak bilinen muhaddisler buna sahih demişlerdir. Sahih kabul edilse bile hadiste geçen “ölüleriniz” ifadesinden tercih edilen mana; ölmekte olanlardır. Nitekim İbn Hibban, Ebu Hatim, İbn Mace, Kurtubi gibi ilim ehli böyle açıklamışlardır. Burada kabirlerde Kuran okunacağına delalet yoktur.
2. el-A’la b. el-Leclac Hadisi:
Ebu Bekir Ahmed b. Muhammed el-Hallal – el-Abbas b. Muhammed ed-Devrî – Yahya b. Mugira – Mubeşşir el-Halebi – Abdurrahman b. el-A’lâ b. El-Leclâc – babasından: “Babam dedi ki: ben öldüğümde beni lahde koyun, “Bismillahi ve ala sünneti rasulillah sallAllahu aleyhi ve selem” diyerek üzerime toprak atın. Başımın yanında Fatihatu’l-Kitab ile Bakara Sûresi'nin başını ve sonunu okuyun. Zira bunu böylece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim.”
Hadisin Geçtiği Kaynaklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (sf: 289); Beyhaki (4/56); Taberani (19/220); Lalekai, İtikad (5/276, No: 1764); Tarihu Yahya b. Main (2/346); Dineveri, el-Mucalese (3/128); İbn Asakir (47/230, 50/297); Ebu Tahir es-Silefi, Tuyuriyyat (5/43); İbn Hacer, el-İmta (sf: 85); Durru'l-Mensur (1/28); İbni Hacer el-Askalani, Fetava (sf: 24); Kenz (42390); Zübeydi, İthaf (10/370); Mecmuu'z-Zevaid (3/44); İbni Teymiyye, Fetava (24/317); İbni Teymiye, Ziyareti'l- Kubur (sf:102); Saati, Fethu'r-Rabbani (4/194); Nevevi, Ezkar (sf: 230); Şa’rani, Tezkire (sf: 85); Ramuzu'l-Ehadis (63/3) Şerhu's-Sudur (sf: 437); İbn Muflih, Furu (2/304); İbn Kayyım, Ruh (sf:18); İbni Muflih, Maksadu’l-Erşed (2/488); İbn Hacer, ed-Diraye (1/341); Telhisu’l-Habir (2/130) Zeylai, Nasbu’r-Raye (2/302); Şevkani, Neylu’l-Evtar (4/127); İbn Kudame, el-Muğni (2/224)
Hadisin Tahkik we Tahrici;
Riwayet birkaç açıdan zayıf ve münkerdir:
1- el-Leclac (veya el-Cellac) sahabe ise de, el-A’la b. el-Leclac sahabe değildir ve burada rivayet mürseldir. Rivayetin bazı tariklerinde son cümle: “Zira bunu İbn Ömer radıyAllahu anhuma’dan böyle işittim” dediği şeklindedir. Doğrusu da Allahu Â’lem mevkuf olmasıdır. Mevkuf olsa dahi isnadı aşağıdaki sebeplerden ötürü zayıftır:
2- Abdurrahman b. A’la b. el-Leclac meçhuldür.
İbn Hibban’dan başkası onu güvenilir saymamıştır. [Bkz: İbn Hibban, es-Sikat (7/90)]
Buhari ve İbn Ebi Hatim sükut ettiler. [Bkz: Buhari, Kebir (5/335); İbn Ebi Hatim, el-Cerh (5/272)]
İbn Hacer şöyle demiştir; “Yedinci tabakadan, Makbul” [Bkz: Tehzib (6/223); Takrib (3975)]
İbn Hibban'ın bunun sika olduğunu söylemesine gelince, bu da itibar edilmeyen hususlardandır. Çünkü İbn Hibban'ın sika olarak değerlendirmekteki müsamahakârlığı meşhurdur. Bundan dolayı Hafız İbn Hacer, et-Takrib'de biyografisini verdiği sırada bunun hakkında: "Makbuldür" demiş ve sika olarak nitelendirilmesine değinmemiştir. İbn Hacer, mukaddimesinde de belirttiği gibi, Makbul’ün rivayeti; Leyyin’dir. Ancak mutabi rivayet varsa onun rivayeti geçerlilik kazanır.
Sözünü ettiğimiz hususu destekleyen noktalardan birisi de şudur:
Tirmizi bir hadisi hasen olarak değerlendirmekte müsamahakâr davranmakla birlikte onun bir başka hadisini rivayet ettiğinde (2/128) ve ondan başka bir hadis daha zikretmemektedir. Hakkında susmuş ve hasen olduğunu belirtmemiştir. Abdurrahman’dan; Mübeşşir’den başkası rivayette bulunmamıştır. [Bkz: Zehebi Mizan (2/579)]
Ebu Zür’a ve Tirmizi onun meçhul olduğuna işaret etmişlerdir. [Bkz: Tirmizi, Sunen (979); Şemail (389)]
3- el-A’la b. el-Leclac’dan sadece oğlu Abdurrahman ile Hafs b. Ömer b. Sabit rivayette bulunmuştur.
Hafs b. Ömer münkeru’l-hadis’tir. [Bkz: İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve’t-Ta’dil (3/180)]
İbn Hibban ve el-İclî, cerh ve tadilde mutesahil (gevşek) olduklarından onların tevsîki kabul edilmez. Bu yüzden Zehebi onlara itimad etmemiş ve “Tevsik edilmiştir ancak doğrusu A’la b. el-Leclac Meçhulu’l-Ayn’dır” demiştir.
Heysemi Mecmau'z-Zewaid'de Taberani’nin bu rivayeti hakkında: “Ricaluhu mevsukûn: ravileri tevsik edilmişlerdir” tabirini kullanır. Bu ifade ravileri içinde meçhuller bulunduğuna işaret için kullandığı bir kelimedir. Zira Heysemi bu ifadeyi sadece meçhul olup da gevşek muhaddislerin “sika” dediği raviler hakkında kullanmıştır. Kendisinin güvenilir bulduğu raviler hakkında ise “ruvvatuhu sikat: ravileri güvenilirdir” ifadesini kullanmıştır.
4- Rivayette ızdırap vardır. Zira Taberani’nin rivayetinde “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den böyle duydum” denilirek merfuan rivayet edilirken, Beyhaki, es-Silefi, el-Hallal, ed-Dineveri, el-Lalekai, Yahya b. Main ve İbn Asakir’in rivayetlerinde: “İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan böyle duydum” şeklinde mevkuf olarak nakledilmiştir.
5- Bu rivayette Fatiha ve Bakara Sûrelerinin okunması tavsiyesi münkerdir. Zira İbn Ömer radıyallahu anh’den bunu rivayet eden güvenilir raviler sadece “Bismillahi ve ala Sunneti Rasulillah sallAllahu aleyhi ve selem” diyerek üzerime toprak atın” lafzıyla rivayet etmişlerdir.
3. İbn Ömer radıyAllahu anhuma Hadisi:
El-Hallal - el-Abbas b. Muhammed b. Ahmed b. Abdilkerim – Ebu Şuayb Abdullah b. El-Huseyn b. Ahmed b. Şuayb el-Harrani – Yahya b. Abdillah ed-Dahhak el-Babilitî – Eyyub b. Nuheyk el-Halebi ez-Zuhri – Mevla Âli Said b. Ebi Vakkas – Ata b. Ebi Rabah el-Mekkî – İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan:
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Sizden biri vefat ettiği zaman oturmayın, onu kabrine götürmekte acele edin. Kabrinde başının ucunda Bakara suresinin başını, ayaklarının ucunda ise Bakara suresinin sonunu okuyun.”
Hadisin Geçtiği Kaynaklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (sf: 291); Taberani (12/444); Deylemi (1115); Beyhaki, Şuabu’l-İman (7/16); Mecmau’z-Zevaid (3/44); Elbani, Daife (4140)
Hadisin Tahkik we Tahrici;
İbn Hacer bu hadis hakkında “hasen” diyerek hata etmiştir. Zira Yahya b. Abdillah el-Babiliti yoluyla gelen bir rivayet hakkında kendisi de Lisanu’l-Mizan’da: “İsnadında Yahya el-Babiliti zayıftır” demiş, et-Takrib’de de onun zayıf olduğunu belirtmiştir. Muhtemelen İbn Hacer, “Kabrine götürmekte acele etmek” kısmı için bu ifadeyi kullanmıştır. Çünkü cenazeyi kabre götürmede acele etmeye teşvik eden rivayetler vardır. Ancak Bakara Sûresi'nin okunması ise münkerdir. Zira bu ziyade ancak zayıf tariklerde gelmiştir.
Rivayetin iki illeti vardır:
1- Yahya b. Abdillah el-Babilitî zayıftır.
Heysemi şöyle demiştir; “Yahya el-Babiliti zayıftır” [Bkz: Mecmau’z-Zevaid (3/44, 10/96)]
el-Babiliti hakkında Hafız İbn Hacer şöyle demiştir; “Zayıf” [Bkz: Takrib (7635)]
Beyhaki şöyle demiştir; “Kavi Değildir” Sunen'de ise “Zayıf” demiştir. [Bkz: el-Esma (1/322); Sunen (4/295)]
Ebu Hatim şöyle demiştir; “Ona güvenilmez!, ” İbn Hibban şöyle demiştir; “Hüccet değildir!”
[Bkz: Zehebi, Mizan (4/390); Lisanu’l-Mizan (1517); İbn Cevzi, ed-Duafa (3/36); Keşfu’l-Hasis (837)]
İbn Adiyy el-Kamil (2151)'de şöyle demiştir;
“Hadislerinin zayıf oluşu açıktır, Güvenilir ravilerden isnadı kopuk rivayetlerde bulundu ve vehmetti”
2- Eyyub b. Nuheyk metruktur.
Heysemi şöyle demiştir; “Metruktur, Ebu hatim ve bir cemaat onu zayıf saydı”
İbn Hibban es-Sikat’ta zikretmiş we şöyle demiştir; “Hata eder!”
Ebu Hatim onun hakkında şöyle demiştir; “Zayıf!”
el-Ezdi şöyle demiştir; “Metruk [Hadisleri Terk Edilmiş]!”
Ebu Zür’a şöyle demiştir; “Münkeru’l-Hadis”
Zehebi şöyle demiştir; “Onu terk ettiler”
İbn Hacer şöyle demiştir; “Eyyub b. Nuheyk Münkeru’l-Hadistir. Ebu Hatim ve Ebu Zür’a böyle demişlerdir”
Suyuti de şöyle demiştir; “Münkeru’l-Hadis”
[Bkz: İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve’t-Ta’dil (2/259); İbn Hibban, es-Sikat (6/61); Zehebi, Mizanu’l-İtidal (1/294); İbn Hacer, Lisanu’l-Mizan (5087); Fethu’l-Bari (2/409); Mecmau’z-Zevaid (2/184, 2/241, 3/14); İbn Cevzi, el-İlel (1/464); İbn Cevzi, ed-Duafa (483); Munavi, el-Fethu’s-Semavi (2/811;) Şevkani, Fethu’l-Kadir (4/452); Suyuti, Camiu’l-Ehadis (23118); Kenzu’l-Ummal (2/229); Subulu’s-Selam (2/51); Zeylai, Tahricu’l-Keşşaf (2/322); Zehebi, el-Muğni Fi’d-Duafa (1/98)]
4. Şa’bî’nin Sözü:
el-Hallal dedi ki: Ebu Yahya en-Nakıd – Sufyan b. Vekî – Hafs – Mucalid - eş-Şâ’bî'den şöyle dediğini nakletmektedir:
“Ensarın bir ölüsü olduğu vakit onun kabrine gider gelir ve Kur'ân okurlardı."
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (sf: 295); İbn Ebi Şeybe (2/445); İbn Kayyım, er-Ruh (sf: 11); Suyuti Şerhu’s-Sudur (sf: 44)
Riwayetin Tahkik we Tahrici;
Elbani şöyle demiştir; “Biz bu rivayetin özellikle bu lafızla eş-Şabi'den sabit olduğundan yana şüphe etmekteyiz.
Ben Suyuti'nin bunu Şerhu's-Sudur (sf: 15)'de şu lafızla zikrettiğini gördüm:
"Ensar ölenin yanında Bakara suresini okurlardı."
Daha sonra şunları söylemektedir:
"Bu hadisi İbn Ebi Şeybe ve el-Mervezi rivayet etmiştir."
Suyutî bunu "ölüm hastalığında insanın ne söyleyeceği ve yanında ne okunacağına dair bir bab" başlığı altında kaydetmektedir. Daha sonra bu rivayeti İbn Ebi Şeybe'nin, el-Musannef'inde gördüm.
O da bu hadisin yer aldığı bölüme şu şekilde başlık açmıştır: "Hastanın ölüme yaklaşması halinde neler söyleneceğine dair bir bab" Böylelikle onun senedinde Mücalid İbn Said olduğu ortaya çıkmaktadır. Hafız İbn Hacer et-Takrib adlı eserinde şöyle demektedir: "Pek kuvvetli bir ravi değildir. Ömrünün sonlarında da hali değişmiştir." Böylelikle şu ortaya çıkmaktadır. Bu rivayet kabrin yanında okumak hakkında değil, ölümün yaklaştığı sırada Kur'ân okumak hakkındadır. Ayrıca üstelik senedi itibariyle de zayıftır.
5. İmam Ahmed’in Sözü:
el-Hallal, şöyle rivayet etmiştir: “el-Hasen b. Ahmed el-Verrak - Ali b. Musa el-Haddad’dan – ki o çok doğru sözlü birisi idi- dedi ki: “Ahmed b. Hanbel ve Muhammed b. Kudame el-Cevheri ile birlikte bir cenazede idim. Ölü defnedilince gözleri görmeyen bir adam kabrin yanı başında oturup Kur'ân okumaya başladı. Ahmed ona: “Ey adam kabrin yanında böyle okumak bir bid'attir” dedi. Kabristandan çıkınca Muhammed b. Kudame, Ahmed b. Hanbel'e sordu: “Ey Ebu Abdillah sen Mübeşşir el-Halebi hakkında ne dersin?” Ahmed b. Hanbel: “O sikadır” dedi. “Peki ondan bir şey yazdın mı?” diye sordu. Ahmed “Evet” dedi. Muhammed bu sefer dedi ki: “Bana Mübeşşir Abdu'r-Rahman b. Alâ b. el-Leclac'dan, o babasından rivayet ettiğine göre babası şunu vasiyet etmiş. Defnedileceği vakit başı ucunda Bakara suresinin baş tarafı ile sonunun okunmasını vasiyet etmiş ve şöyle demiş: “Ben İbn Ömer'i bunu vasiyet ederken dinledim.” Bu sefer Ahmed ona: “O halde geri dön ve adama okumasını söyle" dedi.”
Riwayetin Geçtiği Kayneklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (sf: 292); İbn Hacer, el-İmta (sf: 85); İbn Kayyım, er-Ruh (sf: 13); Elbani, Ahkamu’l-Cenaiz (sf: 192) et-Tac ve’l-İklil Li Muhtasari Halil (2/375); Zeylai, Tarihi Bagdad (4/145)
Riwayetin Tahkik we Tahrici;
el-Hasen b. Ahmed el-Verrak meçhuldür. Aynı şekilde Ali b. Musa el-Haddad da tanınmıyor. el-Verrak onun doğru sözlü biri olduğunu söylemişse de, el-Verrak’ın kendisi de meçhul olduğundan bu ta’dili kabul edilemez.
Şeyh Elbani, “Hasen b. Ahmed el-Verrak meçhuldür. Ebu Davud’un Ahmed b. Hanbel’den rivayetine göre o: “Kabirlerde Kur'an okunmaz” demiştir ve bu el-Hallal’ın rivayetinden daha sahihtir.” diyerek bu rivayetin İmam Ahmed’e nispetini kabul etmemiştir.
Lakin Ebu Bekr el-Hallal, rivayetin hemen ardından: “Ebu Bekir b. Sadaka – Osman b. Ahmed b. İbrahim el-Musuli’den:
...diyerek aynı kıssayı zikretti” diyerek kıssanın diğer tarikini zikretmiştir. Şeyh Elbani bu tarikten bahsetmemiştir. Derim ki: Osman b. Ahmed b. İbrahim el-Mavsili, İmam Ahmed’in ashabı arasında zikredilse de [Bkz: İbn Muflih, Maksadu’l-Erşed (682); Ebu Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile (1/219)] durumu meçhuldür. Ayrıca o bunu Muhammed b. Kudame el-Cevheri’den nakletmiştir. Muhammed b. Kudame el-Cevheri ise zayıftır, hüccet değildir.
İbn Kudame ile el-Merdavi ve İbn Muflih gibi müteahhir Hanbeli uleması, el-Hallal’ın bu zayıf rivayetine dayanarak İmam Ahmed’in kabirlerde Kuran okumanın bidat olduğu görüşünden rücu ettiğini nakletmişlerdir.
İbn Muflih Maksadu’l-Erşed adlı eserinde (2/488) şöyle der: “Ahmed’in ashabından bunu mekruh görmeyen tek rivayet el-Hallal’ın rivayetidir.” el-Hallal’ın rivayeti vasıtalı olup, İmam Ahmed’den doğrudan rivayet eden Ebu Davud’un nakli şöyledir: Ebu Davud, dedi ki: "Ahmed'e kabir yanında Kur'ân okunmasına dair soru sorulduğunu ve buna “Hayır“ diye cevap verdiğini dinledim." [Bkz: Ebu Davud Mesail (sf: 158)]
İbn Hâni, İmam Ahmed’in “Kabirde Kuran okumak bidattir” dediğini nakletti. [Bkz: Mesail (946)]
ed-Devrî, dedi ki: “Ahmed b. Hanbel’e kabir yanında ne okunur? diye sordum: “Bu konuda bir şey ezberlemedim” dedi. [Bkz: Tarihu İbn Main (5414)]
İbn Muflih, el-Mubdi adlı eserinde (2/253) şöyle der:
"el-Mervezi, Ahmed b. Hanbel’den, kabir yanında Kur'an okumaya adayan kimse hakkında “Bunu yerine getirmez ve yemininin kefaretini yerine getirir. (Kabirde) Kur'an okumaz” dediğini nakletmiştir. Ben de el-Furu’da bunu tercih ettim. Zira kabir yanında Kur'an okumak bidattir. Ne Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ne de sahabeleri bunu yapmamışlardır.”
Ebu Ya’la’nın Tabakatu’l-Hanabile’de rivayetine göre, İmam Ahmed’in öğrencilerinden Ebu Davud, Ebu Bekr el-Mervezi, Hanbel, Ebu Talib, İbn Bedina, İshak b. İbrahim ve başkaları İmam Ahmed’in kabirlerde Kur'an okumayı caiz görmediğini ve bunu bid'at olarak değerlendirdiğini rivayet etmişlerdir.
Bazıları İmam Ahmed’in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
Muhammed b. Ahmed el-Merveruzi dedi ki: İmam Ahmed Bin Hanbel’den şöyle dediğini işittim; “Kabirlere girdiğinizde Fatiha, Felak, Nas ve İhlas surelerini okuyunuz ve sevabını kabir ehline bağışlayınız. Şüphesiz onlara ulaşır.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
İbn Müflih, Füru (2/240); İbn Müflih, Nuket (1/209); Merdavi, el-İnsaf (2/559); İbn Kudame, el-Muğni (2/224); Dimyati, İanetu't-Talibin (2/143); Mevahibu'l-Celil (2/227); Ebu Ya'la, Tabakatu Hanabile (1/264); İbn Hacer, el-İmta (sf: 85); Şa’rani, Muhtasaru’l-Tezkire (sf: 85); Gazali, İhya (4/878); Suyuti, Şerhu's-Sudur (sf: 437); İbn Hacer Askalani, Fetava (sf: 26); Zübeydi, İthaf (10/371); Kurtubi, Tezkira (1/91); Şa’rani, Hukuki'l-Uhuvvet (sf: 89); İbn Kayyım, er-Ruh (sf: 157)
İbn Kudame el-Muğni (2/423)'de şöyle nakleder: “Kabir yanında Kuran okumakta sakınca yoktur. Nitekim Ahmed’in: “Kabristana girdiğinizde Ayete’l-Kursi ve üç defa ihlas suresini okuyun, sonra: “Allah’ım bunun faziletini kabir ehline bağışladım” desin” dediği rivayet edilmiştir. Bunu Ebu Bekir el-Hallal’ın ilminin varisi, Gulamu’l-Hallal diye bilinen, hanbeliler imamı, güvenilir Allame Ebu Bekir Abdulaziz b. Cafer; Kitabu’ş-Şafi’de, Muhammed b. Ahmed el-Merveruzi – Ahmed b. Hanbel yoluyla zikretmiştir.
Riwayetin Tahkik we Tahrici;
Burada İmam Ahmed’in ashabından el-Merveruzi kastedilmiştir. Onu Ebu Bekir el-Hallal güvenilir saymıştır. Ebu Ya’la ve başkaları el-Hallal’ın onun hakkında güzel şeyler söylediğini zikrederek Hallal’ın onu tevsik ettiğini umarlar. Çoğunlukla buna itibar edilmez. Ona göre güvenilir bir vasıta olanın, başkasına göre meçhul olduğu vakidir.
Nitekim Ebu Ya’la Tabakat’ında der ki: “Ebu Abdillah’tan başkalarında bulunmayan meseleler rivayet etti.”
Sonra el-Hallal dedi ki: “Merveruz halkından güvenilir birisidir. Esbahan halkından güvenilir ve yiğit birinden onun hakkında güzel şeyler söylerken işittim.” Böyle bir tevsik (güvenilir sayma) meçhul birinin tevsikine dayalıdır ve şüphelidir.
Halbuki İbn Adiy, Muhammed b. Ahmed el-Merveruzi’yi eleştirmiş ve şöyle demiştir;
“Hadis uydurur. Hiç görmediği kimselerden hadis işitmiş gibi rivayet eder. [Bkz: el-Kamil (6/297)]
Ebu Arube şöyle demiştir;
“Yalancılar içinde ondan daha yüzsüzünü görmedim” [Zehebi el-Mugni Fi’d-Duafa (5253)]
Anlaşılan o ki, el-Hallal, tevsik’te gevşek davranarak hakkında cerh bilmediği ravileri güvenilir saymıştır. Nitekim başka kimsenin güvenilir saymadığı bir çok raviyi güvenilir saymıştır. Neticede bu sözün İmam Ahmed’e aidiyeti sahih değildir.
6. İmam Şafii’nin Sözü:
Ruh b. el-Ferac – el-Hasen b. Es-Sabbah ez-Za’ferani’den: “eş-Şafiî’ye kabirlerde Kuran okumak hakkında sordum.
İmam Şafiî şöyle demiştir; “Bunda bir sakınca yoktur.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.294); İbn Hacer, el-İmta (sf: 85)
Riwayetin Tahkik we Tahrici;
İbn Hacer el-Askalani el-İmta’da dedi ki: “Zaferani’nin Şafii’den bu rivayeti garibdir. Zaferani onun eski öğrencilerinden ve güvenilirdir.” Görüldüğü üzere Za’ferani, Şafii’nin eski görüşünü nakletmiştir.
İmam Şafii, Kur'an okumanın sevabının ölüye ulaşamayacağına dair şu ayeti ve hadisi delil getirmiştir:
“İnsana ancak çalışmasının karşılığı vardır” (Necm 39)
“Ademoğlu öldüğünde üç şey dışında ameli kesilir…” (Muslim, 1231)
İmam Nevevi, bu hadisin açıklamasında şöyle demiştir;
“Kur'an okumaya, sevabını ölüye hasretmeye ve ölü niyetine namaz kılma gibi şeylere gelince, İmam Şafii ve cumhur, bunların ölüye ulaşmayacağı görüşündedirler.”
İzzeddin b. Abdisselam şöyle demiştir;
“Kur'an okumanın sevabı sadece okuyana mahsustur. Başkasına ulaşmaz. Şaşılacak işlerdendir ki, bazı insanlar bunun ulaşacağını rüyalarla ispat etmeye çalışıyorlar. Halbuki rüyalar delil değildir.” [Hukmu’l-Kıraa Li’l-Emvat (sf: 53)]
Ebu Hanife, Malik ve benzeri selefin cumhurunun benimsediği görüş kabirlerin yanında Kur'ân'ın okunmasının mekruh olduğu şeklindedir. Aynı zamanda bu İmam Ahmed'in de görüşüdür.
[Aliyu’l-Kari, Şerhu Fıkhi’l-Ekber (sf: 110); Zübeydi, İthaf (3/180)]
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye, İktidau's-Sırati'l-Mustaki
Malik ise şöyle demiştir: "Ben bu işi bir kimsenin yaptığını bilmiyorum. Böylelikle ashabın ve tabiînin bu işi yapmadıkları öğrenilmiş olmaktadır."
İbn Teymiyye, el-İhtiyaratu'l-İlmiyye (s.53)'de şunları söylemektedir: "Ölüye ölümünden sonra Kur'ân okumak ölümü yakın kimse için Kur'ân okumanın aksine bir bid'attir. Ölmek üzere olan kimse için Yasin suresini okumak müstehabtır."
7. İbrahim en-Nehai’nin Sözü:
İbrahim b. Haşim el-Begavi – Abdullah b. Sinan el-Mervezi Ebu Muhammed – el-Fadl b. Musa eş-Şeybani – Şüreyk – Mansur – el-Murri – İbrahim’den: “Kabirlerde Kuran okumakta sakınca yoktur.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
el-Hallal, el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (sf: 296)
Riwayetin Tahkik we Tahrici;
Bunun isnadında zayıf ravi Şüreyk b. Abdillah vardır.
Zehebi ve İbn Hacer, hıfzının bozulduğunu belirtmişlerdir.
Şüreyk’in hıfzı bozulmadan önce sadece Yezid b. Harun ve İshak el-Ezrak rivayette bulunmuşlardır.
Bu Konuda Uydurma ve Asılsız Rivayetler;
1. Suyuti, Zencani’nin el-Fevaid adlı eserinden naklediyor:
Ebu Hureyre radıyAllahu anh’den: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kabristana giren kimse Fatiha, İhlas ve Tekasür surelerini okuup: “Kelamından bu okuduklarımın sevabını kabristandaki mümin erkek ve kadınlara hediye ettim” derse, onlar da kendisi için Allah Teala’ya şefaatçi olurlar”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Suyuti, Şerhu’s-Sudur (sf: 303); Tuhfetu’l-Ahvezi (3/275)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Ebu’l-Kasım ez-Zencani’nin adı geçen eseri ortada yoktur, dolayısıyla asl-ı senedine vakıf olunamamıştır. Suyuti’nin zayıf hadisleri ikrar konusundaki gevşekliğinin ifrat derecesinde olduğu bilinen bir husustur.
2. Enes radıyAllahu anh’den: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mezarlığa giren kimse Yasin suresini okuyup sevabını ölülere hediye ederse Allah Azze ve Celle ona kolaylık verir, okuyana da ölüler sayısınca sevab verilir.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
es-Sa’lebi el-Keşf ve’l-Beyan (8/119) Kurtubi (15/3) Şerhus Sudur (s.304) Gümüşhanevi Levamiul Ukul(1/416) Mirkatul Mefatih (1717) el-Kaşif An Hakaikus-Sünen (3/389) Kurtubi Tezkira (1/84) Şa’rani Hukukil Uhuvvet (176) İbni Müflih Mübdi (2/280) Behuti Ravdul Merbu (1/353) Behuti Keşşaful Kına (2/147) İbn Nuceym Bahrur-Raik (2/210) Elbani ed-Daife (1246)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
es-Sehavi şöyle demiştir; “Sahih değildir!”
|Fetava’l-Hadisiye (sf: 19)|
es-Sa’lebi Tefsir’inde bunu isnadıyla rivayet etmiştir.
İsnadında Ebu Ubeyde hakkında Yahya b. Main şöyle demiştir; “Meçhul”
Muhammed b. Ahmed er-Riyahi hakkında Beyhaki şöyle demiştir; “Meçhul”
Eyyub b. Mudrik ise yalancı bir ravidir.
İbn Main şöyle demiştir; “Yalancıdır”
Nesai ve Darekutni şöyle demişlerdir; “Metruku’l-hadis”
|Bkz: Nesai ed-Duafa ve’l-Metrukin (27) Darekutni ed-Duafa ve’l-Metrukin (110)|
3. Aişe radıyAllahu anha, Ebu Bekir radıyAllahu anh’den;
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim Cuma günü anne ve babasının veya onlardan birinin kabrini ziyaret eder ve orada Yasin okursa günahları bağışlanır.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Taberani Sağir(2/160) Taberani Evsat (1/84) İbni Ebid Dünya Mekarimu Ahlak (1/83) Hakiym Tirmizi Nevadir (1/126) Ebuş Şeyh İbni Hayyan Tabakat (3/331) Rafii el-Kazvini Tedvin (3/37) Mizanul İtidal (5/316) İbni Adiy Kamil (5/151) Zübeydi İthaf (10/363) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1/250) Camius Sağir (8717) Kurtubi (15/1) Umdetul Kari (1/874) Fethul Bari (1/276) Kenz (42596) Levamiul Ukul (4/431) Feyzul Kadir (6/141) Iraki Tahricu İhya (4/418) Suyuti Leali (2/365) Makdisi Sünen (92/2) İbni Ebi Hatem İlel (2/209) Deylemi (5537) Sadi el-Yemani Nevafihul Atira (2167) Tezkiratul Mevdua (3/239) Mecmauz Zevaid (3/59) İbni Kudame Muğni (2/224) Elbani Daiful Cami (5606) Daife (50)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
Hafız İbn Hacer şöyle demiştir; “İsnadı batıldır!”
|Fethu’l-Bari (4/364)|
Suyuti Leailu’l-Masnua’da "uydurmalar" arasında zikretti.
İbn Adiyy “Batıl” demiştir. İbnu’l-Cevzi: “Uydurma” ve Kurtubi: “Sahih değil” demişlerdir. İsnadında Amr b. Ziyad hadis uydurmakla itham edilmiştir. |Bkz; Mizanu’l-İtidal (5/316)|
4. Ali radıyAllahu anh’den; “Kabristana uğrayan kimse onbir adet ihlâs suresini okuyup sevabını ölülere hediye ederse ölüler sayısınca sevap verilir.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Hallal Min Fezaili Suretu İhlas (s.102) Rafii et-Tedvin bi Ahbari’l-Kazvin (2/297) Sehavi Fetava’l-Hadisiye (s.19) Keşful Hafa (2/252) Şa’rani Tezkira (s.86) Hukukul Uhuvvet (174) Kurtubi Tezkira (1/84) Şerhus Sudur (s436) Umdetul Kari (4/76) Kenz (42596) İbnül Cevzi Bustanul Vaizin (s.224) Mevahibul Celil (2/227) Mubarekfuri Tuhfetul Ahvezi (3/275) Elbani ed-Daife (1290, 3277)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
Suyuti ve Sehavi uydurma olduğunu belirtmişlerdir.
Rafii bunu Davud b. Suleyman el-Gazi – Ali b. Musa er-Rıza yoluyla rivayet etmiştir. Zehebi Mizan’da dedi ki: “Yahya b. Main onun yalancı olduğunu söylemiştir. Ebu Hatim: “Tanımıyorum” demiştir. Herhalukarda el-Gazi yalancı bir şeyh’tir. Ali b. Musa er-Rıza adına uydurulmuş bir nüshası vardır.”
Şeyh Elbani der ki:
“Bunu Ebu Muhammed el-Hallal, el-Kıraati ale'l-Kubur (s.201)'de Deylemi "Abdullah b. Ahmed b. Amir'in babasından, onun Ali er-Rıza'dan, onun babalarından rivayete dair bir nusha"da zikretmiştir. Bu ise batıl ve uydurma bir nüshadır. Burada sözü geçen Abdullah'ın uydurması ya da onun babasının uydurmasıdır. Nitekim ez-Zehebi el-Mizan'da böyle demiş, Hafız İbn Hacer'de el-Lisan adlı eserinde ona uymuştur.
Daha sonra Suyutî, Zeylu'l-Ahadisi'l-Mevdua adlı eserinde (sf: 144) aynı şeyleri tekrarlamış ve onun bu hadisini zikretmiş, arkasından İbn Arrak Tenzihu'ş-Şeria el-Merfua fi'l-Ahadisi'ş-Şenia ve'l-Mevdua adlı eserinde de aynı şeyleri söylemiştir.
Daha sonra Suyuti bunu unutarak aynı hadisi Şerhu's-Sudur (sf: 130)'da Ebu Muhammed es-Semerkandi'nin rivayetiyle "Fedailu kulhuvallahu ahad" bahsinde zikretmiş ve hakkında bir şey söylememiştir. Evet daha önceden bunun zayıf olduğuna işaret etmiştir fakat bu yeterli değildir. Hadis onun da itirafıyla uydurmadır. O halde sadece onun zayıf olduğunu belirtmekle yetinmek yeterli olmaz. Onun hakkında susmanın caiz olmadığı gibi.
Nitekim Şeyh İsmail el-Acluni Keşfu'l-Hafa (2/382)'de de böyle yapmıştır. O hadisi Rafii, Tarih'inde diye nisbet etmiş ve hakkında söz söylememiştir. Halbuki o bu anılan kitabını "insanların dilinde hadis diye meşhur olan" sözlerin gerçek durumunu açıklamak için ortaya koymuştur. Diğer taraftan mütehassıs kimselerin hadis hakkında susmaları bunu bilmeyen kimselere hadisin delil olmaya elverişli olduğu ya da -dedikleri gibi- fezail-i a'mal'de onunla amel edilebileceği vehmini verebilir. İşte bu hadis dolayısıyla meydana gelen de budur.
Şeyh et-Tahtavi bunu Meraki'l-Felah üzerine yazdığı Haşiye'sinde (sf: 117) hadisi Darakutni'ye de nisbet etmiştir. Bunun bir yanılma olduğunu zannediyorum. Çünkü ondan başka birisinin hadisi ona nisbet ettiğini görmedim. Diğer taraftan bu ilimle meşgul olanların da bildiği üzere mutlak olarak bir hadis Darakutni'ye nisbet edildiği takdirde onun es-Sünen kitabı kastedilir. Ben bu hadisi orada göremedim. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
5- Ebu’d-Derda ve Ebu Zer radıyAllahu anhuma’dan: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her hangi bir ölünün(ölmek üzere olanın) başucunda Yasin okunursa Allah ona kolaylık verir.
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Deylemi (6099) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (657) Ru’yani Musned (1/13) Metalibu Aliye (816) Busayri İthaf (1837) Telhisul Habir (2/104) Kurtubi (4/298, 15/1) Dürrü’l-Mensur (7/38) Kenz (42186) Sübülüs Selam (502) Şerhus Sudur (s.44) Sübki Menhel (8/258) Züherül Firdevs (4/19) Şerhu Süneni İbni Mace (Suyuti, Abdulgani, Fahrul-Hasen Dehlevi- s.104) Keşful Hafa (2/524) Ebu Zür’atür Razi Sualatu Berzai (s.691) Neylul Evtar (4/52) Fethul Aziz Zeylinde Telhis (5/110) Elbani ed-Daife (5219)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
İsnadında Mervan b. Salim el-Cezeri zayıftır.
es-Sâcî ve Ebu Arube el-Harrani onun hadis uyduran birisi olduğunu söylemişler, Nesai de: “Güvenilir değildir” Ebu Hatim: “Münkeru’l-hadis” demiştir.
6- Ali radıyAllahu anh’den: “Yasin’i okuyunuz. Onda on bereket vardır; aç okusa doyar, çıplak okusa giyinir, bekâr okusa evlenir, korkan okusa emin olur, hapisteki okusa kurtulur, misafir okusa yardım görür, kayıp bulunur, hasta okusa şifa bulur, ölü üzerine okunsa azabı hafifler ve susayan okusa suya kavuşur.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Haris Müsned (1/526) Busayri İthaf (3004) Metalibu Aliye (1173) Heysemi Buğyetul Bahis (468) Keşful Hafa (2/527) İbni Kudame Muğni (2/225) Ramuzül Ehadis (79/4) Beyhaki Şuabul İman (2647)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
İsnadında hadis uyduran Mes’ud b. Elyesa vardır.
|İbni Cevzi Duafa (3300) Zehebi Muğni (6196)|
İbnu’l-Cevzi, İbn Arrak Fetteni, Suyuti, Şevkani ve Ebu İshak el-Huveyni uydurma olduğunu belirtmişlerdir.
|Bkz: İbn Arrak Tenzihu’ş-Şeria (1/337) İbn Cevzi Mevduat (2/289) Huveyni Fetava’l-Hadisiye (1/497)|
Suyuti de Deylemi’ye nispet ederek: “İsnadında Mesud b. Elyesa yalancıdır” demiştir.
Busayri, Haris’in Müsnedinden naklederek der ki:
“İsnadı zayıflar zinciridir: es-Seri, Hammad ve Abdurrahman.”
İbn Hibban ve el-Cuzecani, Hammad b. Amr’ın hadis uyduran birisi olduğunu söylemiştir.
7. Ali b. Ebi Talib radıyAllahu anh’den merfuan: “Herhangi bir mümin erkek veya kadın Ayete’l-Kürsi’yi okur ve sevabını kabir ehline hediye ederse, yeryüzündeki her kabire mutlaka Allah nur koyar, kabrini doğudan batıya kadar genişletir. Allah ona semalardaki her melek için on hasene bağışlar ve Allah okuyan kimseye yetmiş şehidin ecrini verir.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Deylemi (6086) İbn Arrak Tenzihu’ş-Şeria (1/342)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
İsnadında Ali b. Osman el-Eşec vardır ki yalancıdır.
İbn Arrak ve Zehebi uydurma olduğunu söylemişlerdir.
8- Enes radıyAllahu anhden merfuan; “Mü’min sevabını kabir ehline göndermek üzere Ayetel Kürsi okursa, Allah mü’min kabrine maşrıktan mağribe kadar kırk nur koyar ve yataklarını genişletir. Ve okuyana altmış nebinin sevabını verir. Bütün ölülerin derecesince yükseltir, ölüler sayısınca on kat sevab yazılır.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Kurtubi Tezkira (1/84) Safuri Nuzhetu’l-Mecalis (s.60)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Aslı yoktur. Kurtubi bunu isnad zikretmeden Enes radıyAllahu anh’den nakleder. Lakin lafzı, Deylemi’nin Ali radıyAllahu anh’den rivayetine benziyor.
9. Ebu’d-Derda radıyAllahu anh’den: “Kim her gün (mushafa) bakarak yüz ayet okursa kabrinin etrafından yedi kabre (Kur’an) şefaat eder ve müşrik dahi olsalar ana babasının azabı hafifletilir.”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
İbn Şahin Tergib (192) İbni Müflih Adabuş Şer'iyye (2/299) Zerkeşi el-Burhan (1/462) İbni Ebi Davud'un Mesahif'inden nakletmiştir. Suyuti el-Lealiu’l-Masnua (1/224) İbn Arrak Tenzihu’ş-Şeria (1/334) Kenz (2408) Ramuzül Ehadis (438/3)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
İbn Ebi Davud ve İbn Şahin bunu Halef b. Yahya tarikinden rivayet ettiler.
İbn Arrak şöyle demiştir; “Halef b. Yahya yalancılardan biridir.”
Rivayet metninde kabirlerde Kur'an okunmasına veya sevabının ölülere hediye edilmesine delalet eden bir şey yoktur.
10- Ebu Umame radıyAllahu anh’den “Ümm Külsüm bt. Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in kabrine konulunca, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Taha suresinin 55. Ayetini okudu ve: “Bismillah ve ala milleti rasulillah” dedi.”
Ebu Hanife Müsned (192) Aliyyul Kari Şerhul Müsned (1/474)
Ahmed (5/254) Beyhaki (3/409) Hakim (2/411) İbn Asakir (3/153) Ebu Nuaym Marife (6729) Mecmau’z-Zevaid (3/43) Telhisu’l-Habir (2/301) Durru’l-Mensur (7/22)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurmadır.
Beyhaki, Zehebi, Nevevi, İbn Mulakkin, Heysemi ve İbn Hacer çok zayıf demişlerdir.
Bunu Ubeydullah b. Zahr, Ali b. Yezid el-Elhani’den, o da el-Kasım yoluyla Ebu Umame radıyallahu anh’den rivayet etmiştir. İbn Hibban bunu bu üç raviden birinin uydurduğunu söylemiştir.
Zehebi Ali b. Yezid’in metruk olduğunu söylemiştir.
11. Ebu Hanife – İsmail (b. Ubeydillah) – Ebu Salih - Ümmü Hani radıyAllahu anha’dan merfuan; “Kabirde üç şeyle karşılaşılır; meleklerin Allah Tebarek ve Teala hakkında sorgusu, mü’minlere cennette açılıp gösterilecek yerler ve baş ucunda Kur’an okunması”
Riwayetin Geçtiği Kaynaklar;
Ebu Hanife Müsned (192) Aliyyul Kari Şerhul Müsned (1/474)
Riwayetin Tahkik we Tahrrici;
Uydurma.
Ümm Hani’nin azatlısı Ebu Salih el-Eşari (lakabı: Bazam) da yalancıdır. |Bkz; Ukayli Duafa (1/166)|
Bunu sadece Ebu Hanife rivayet etmiştir. Ebu Hanife’ye ulaşan isnadı meçhul olmakla birlikte, Ebu Hanife’nin kendisi de fıkıhta imam olmasına rağmen, hadiste zayıf görülmüştür. Rivayetin metninde kabirde Kuran okunacağına delalet yoktur. Zira kastedilen Kuran kıraati, ölmeden önceki son ameli olan, Kuran dinlemesi olabilir.
Hulasa:
Elbani der ki;
“Kabirlerde ölülere Kur’an okumak meşru olsaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu yapar ve bunu ashabına öğretirdi. Özellikle Aişe (radıyAllahu anha) -ki o insanlar arasında en çok sevdiği kimselerdendir- kabirleri ziyaret ettiğinde neler söyleyeceğini sormuş, ona kabirlere nasıl selam verip, nasıl dua edeceğini öğretmiş, Fatiha'yı ya da Kur'ân-ı Kerim'den başka herhangi bir bölümü okumasını öğretmemiştir. Eğer Kur'ân okumak meşru bir iş olsaydı, bunu ondan gizlemezdi. Üstelik ihtiyaç duyulan zamanda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin gerekli beyanı yapmayıp, ertelemesi usûl ilminde tesbit edildiği üzere caiz değildir. Bu bile caiz değilken gizlemek nasıl sözkonusu olabilir. Eğer Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlara bu kabilden bir şeyler öğretmiş olsaydı, bize elbetteki nakledilecekti. Bu hususun sabit bir senedle bize nakledilmemiş olması böyle bir işin meydana gelmemiş olduğunun delilidir.
(Kabir ziyareti sırasında) Kur'ân okumanın meşru olmadığını güçlendiren delillerden birisi de Peygamber (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şu buyruğudur:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan içinde Bakara suresinin okunduğu evden kaçar."
|Hadisi Müslim (2/188), Tirmizi (4/42) -sahih olduğunu belirterek-, Nesai, Fedailu'l-Kur'ân (76), Beyhaki, Şuabu'l-İman (2/2381), Ahmed (2/284, 337, 378, 388)'de Ebu Hureyre'den gelen bir hadis olarak rivayet etmişlerdir.|
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kabirlerin şer'an Kur'ân okunacak yer olmadıklarına işaret etmektedir. Bundan dolayı evlerde Kur'ân okunmasını teşvik etmiş ve Kur'ân'ın okunmadığı kabirlere dönüştürülmelerini yasaklamıştır. Nitekim diğer hadis-i şerif kabirlerin aynı şekilde namaz kılınacak yer olmadığına da işaret etmiş bulunmaktadır.
Bu hadis de şöyledir:
"Evlerinizde namaz kılınız, evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz."
|Hadisi Müslim (2/187) ve başkaları İbn Ömer'den rivayet etmişlerdir. Buhari'de de buna yakın ifadelerle yer almış olup, Buhari bu hadisin yer aldığı bölüme şu başlığı vermiştir: "Kabirler arasında namaz kılmanın mekruh oluşuna dair bir bab." Bununla İbn Ömer hadisinin kabirlerde namaz kılmanın mekruh olduğunu ifade ettiğine işaret etmiş olmaktadır. Aynı şekilde Ebu Hureyre'nin hadisi de kabirler arasında Kur'ân-ı Kerim okumanın mekruh olduğunu ifade etmektedir.|
Müstehablık şer'î bir hükümdür.
Şer'î bir hüküm zayıf hadisle tesbit edilemez.
Sahih rivayetlerde Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının kabirlerde Kur'an okumadıkları ve bunun meşru olmadığı anlaşılmıştır. Buna muhalif haberler ise sağlam bir isnada sahip olmadıklarından münker rivayetlerdir.
Allah en iyi bilendir.!
namazlarda farz sünnet vacip oılarak salli barik rabbenağfirli okuyoruz salavat ve ayet okuyoruz demekki farz vacip ve sünnet tir hem ölüye ham diriye ayırmadan kuran salavat dua okumak fakat bir namazda okuduğumuz yerine zaman varsa dahada okuyabiliriz ölenin hayırlı işlere vesile olması sadakaı cariyedir ağzı dili bağlı ölen yerine okumak af dilemek ölenede sevap verir allah acizlere yardım etmemizi ister
YanıtlaSil- Hanefî mezhebine göre, bir insan akrabasının veya yakın dostunun kabri başında Kur’an okusa güzel olur.(V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/49). Şu ifadeler de Hanefî alimlerine aittir.
YanıtlaSil“Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç Kur’an’ın okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir."(bk. Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik,7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, 2/263).
- Malikî mezhebinde ise -şartsız olarak- kişinin, kendi kabri üzerinde Kur’an okunmasını tavsiye etmesi caizdir. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51)
- Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, kişinin kendi kabri üzerinde Kur’an okumayı vasiyet etmesi caizdir. Çünkü, şu üç durumda Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır: Kabrin yanında okumak, okumadan sonra dua etmek, sevabını ölünün ruhuna niyet ederek okumak. (bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 8/51)
İmam Nevevî’nin el-Memu'unda da (15/521-522) şu bilgilere yer verilmiştir: Şafii mezhebinde daha çok şöhret bulmuş görüşe göre, Kur’an’ın sevabı ölüye ulaşmaz. Ancak, tercih edilen görüşe göre bu sevap -özellikle arkasından dua edildiği zaman- ölüye ulaşır.
- Bazı Şafii alimlerine göre, kabrin sahibi, -arkasından dua okunsun, okunmasın- kabri üzerinde okunan Kur’an sevabından faydalanır. (Yusuf el-Erdebilî, el-Envar, 1/399)
- “Bir mezarlıkta okunan ve oradaki bütün ölülerin ruhuna hediye edilen Kur’an’ın sevabı, bölünerek mi, yoksa bölünmeden mi onların ruhuna gider?” şeklindeki bir soruya karşılık, Şafii alimlerinden İbn Hacer; “Her ölüye okunan Kur’an’ın sevabı bölünmeden tam olarak ulaşır, bu Allah’ın geniş rahmetine en uygunudur.” diye cevap vermiştir(bk. Buğyetu’l-musterşidîn, s.97)
“Kur’an ölüler için değil, diriler için inmiştir!” Diyerek Ölülere Kur’an Okunmaz Diyenlere Cevap
YanıtlaSilİTİRAZ
“Hayat sahibi olan kimseyi korkutması ve kâfirler üzerine de azabın tahakkuk etmesi için (O Kur’ an’ı) indirdik.”
Yasin Sûresi 36/70
Bu ayetten açıkça anlaşıldığına üzere, Kur’an ölüler için değil, diriler için inmiştir! Kur’an yaşayan bedenlerdeki ölü kalpleri yeniden diriltmek için gönderilmiştir. O halde ölülere Kur’an okumak dinde aslı olmayan bir bidattır.
CEVAP:
Bu açıkça bir yanlış ve eksik bilgilendirmedir. Çünkü Resûlulah sallallahu aleyhi ve sellem’den, kabirlerde Kur’an okumamızı tavsiye eden sahih ve zayıf hadisler vardır. Okunmaz diyenlerin elinde ise, yoruma muhtaç olmadan, açık bir şekilde “Kur’an okumayın!” diye bir âyet, sahih veya zayıf bir hadis, bir sahabe sözü de yok, yok, yok…
Bundan dolayı, böyle ayetleri kafalarına göre yorumlayarak, Kur’an okunmayacağına dair delil oluşturmaya, ölülere Kur’an okunmasını tavsiye eden birçok hadisi, zan ve yorumları ile zayıflatmaya çalışmaktadırlar. Bu ayette de hatalı yorum yapıyolar. Ayette ölülere kuran okumayın diye bir söz varmı yok. Evet, ölü kendisine okunan Kuran’ı dinlemek neticesinde, yaşarken Kur’an dinleyerek aldığı sevap gibi bir sevap elde edemez, hidayete eremez. Ölmüş olanları hidayete ermeleri için uyarmak ve inkarcı ölmüş olanlarıda cehennem azabıyla korkutmak için kuran okunmaz. Hayatta olanları uyarıp hidayete ermeleri için ve inkarcılarıda cehennem azabıyla korkutmak için kuran okunur. Bu açıdan Kur’an ölüler için değil, diriler için inmiştir!. Ölüler zaten ölü uyarmak ve azapla korkutmaya gerek yok zaten biliyor görüyorlar.
Hayat sahibi olan kimseyi korkutması ve kâfirler üzerine de azabın tahakkuk etmesi için (O Kur’an’ı) indirdik.
Ayette de bu kastediliyor.
Doğru! Fakat bizden önceki Müslüman kardeşlerimiz için hayır dualar etmemizi, bizzat Allah-u Teâlâ bizlere tavsiye etmiş, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de, bu yöndeki uygulamaları ile bizlere örnek olmuştur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur (meâlen):
“Onlardan sonra gelenler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde Müminlere karşı kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin. derler.”
Hasr suresi 10. Ayet
Kıldığımız her namazın sonunda şu duayı okumamız tavsiye edilmiştir:
“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm Müminleri bağışla!”
İbrahim Suresi 41. Ayet
Bu dualar, Kur’an ayetleridir.
Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi:
SilBir gün biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda otururken, Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve: “Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: “Evet! Onlara dua eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin, vasi-yetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ik-ramda bulunursun.”
Kaynak: Ebû Dâvûd, Edeb: 120; İbn Mâce, Edeb: 2
Kur’an okuyarak dua edersek, Allah Celle Celâluhû dilerse merhamet eder, dilemezse etmez. Ölülerimize duâ edip, Kur’an okuduğumuzda, hâsıl olan sevabı, ölüye hediye edip bağışlayabiliriz. Bunu kabul eden mezhep imamlarının görüşlerine aşağıda yer verilecektir.
Kur’ân’ın sevabı, ancak onu anlayarak okuyan ve yaşamaya çalışan kişiye aittir. Ancak, ölen kimse hayatta iken, başka bir kimseye Kur’an oku-mayı öğretmişse veya öğrenmesine vesile olmuşsa, öğrettiği o kimse, Kur’-an’ı her okuduğunda, o kimseye de sevap yazılır. Bu da zaten o güzel amele vesile olmanın sevabıdır.
Cenaze namazında Fâtiha Sûresi’nin okunacağına dair Talha (radıyal-lahu anh)’dan şöyle bir hadis nakledilmektedir:
Talhâ (radıyallahu anh)’dan: “Abdullah b. Abbas’ın (radıyallahu anhumâ) arkasında bir cenaze namazı kıldım ve o, Fâtiha Sûresi’ni okudu. Sonra da onun sünnet olduğunu öğrenin diye, böyle okudum” dedi.
Kaynaklar: Buhârî, Cenâiz, 65; bab hadis 1335 Ebû Dâvud, Cenâiz, 59; Tirmizî, Cenâiz, 39; Nesâî, Cenâiz, 77; İbn Ebî Şeybe, 11/492, 493 (h.no: 11393, 11403).
Cenaze namazı, Allah’ı övmek, Hazreti Peygamber’e salavât getirmek ve ölü için de duâ etmek olarak telâkki edilmektedir.
Zaten rükûsuz ve secdesiz olması, onun diğer namazlardan farklı olduğunu gösterir. Cenaze namazı, ölmüş olan kişiye kılınır. Bu namazın ön şartı cenazenin vukuudur. Sırf ölü için kılınan bir namazda Kur’ân okunması anlamlıdır. İster duâ anlamında olsun, isterse Kur’ân’dan bereketlenme anlamında olsun, bu uygulama, ölüye Kur’ân okunabileceğine dair bir hüccettir.
Biz Hanefîler, cenaze namazını dua olarak gördüğümüz, kıraat mahalli görmediğimiz için onda fatihayı kıraat olarak okumasak da sena veya dua olarak okuyabiliriz. Nitekim, Hanefî alimlerinin ileri gelenlerinden Şurunbilâlî, bir risalesinde, Merakı’l-Felâh’ında ve İmdadü’l-Fettâh’ında bunu açıkça ifade eder:
Sil“Fatiha okumak da sena kasdıyla caizdir; bizde böyle denilmiştir. Buhârî’de İbnu Abbâs radıyallahu anhumâ’nın cenaze namazı kıldığı ve fatiha okuduğu ve bunun sünnet olduğunu bilmeniz için böyle yaptım dediği rivâyet edilmiştir. Tirmizî de (bunu rivayet etti ve) sahih olduğunu söyledi.”
Tahtavî de Aynî’den şöyle dediğini nakletti:
“Tahâvî buna şu cevabı verdi: Sahabe’nin Fatiha okuması belki de kı-raat şekliyle değil de dua şekliyle idi. İmâm Mâlik, ‘Cenaze namazında Fa-tiha okumak memleketimizde işlenen bir şey değildir’ dedi.”
Sözün kısası, hadisler biz Hanefîlerce sabittir ve cenazede Fatiha okumak “câiz”dir. Biz Efendimiz’in onu caizliğini öğretmek maksadıyla okuduğu şeklinde, İbnu Abbâs’ın “sünnet” olduğunu söylemesini de onun ictihadı olarak anlıyoruz. Bunun delili de Mesela İbnu Ebî Şeybe’nin İbnu Ömer ve Tâbiûn imamlarının nicelerinden fatiha okumayı inkâra dair gelen rivayetlerdir… Yani Selef’den bunu okuyanlar da vardı okumayanlar da. Yine Selef’den olan İmâm Ebû Hanîfe, bu hususu bizim dediğimiz gibi anladı. İmâm Mâlik de -İmâm Tahâvî’nin de aktardığı gibi- memleketimiz (Medîne)de fatıha okunmazdı demekle bunun yerleşik bir Sünnet olmadığını anlatmıştır. Biz delillerin hepsiyle amel ederken, siz kimisiyle -onları anlamadan veya eksik anlayarak- kısmen amel ediyor, büyük bir kısmını da ilimsizce çiziyorsunuz.
Hanefî bir Müslüman henüz yayınlanmamış bir eserin dipnotunda şöyle diyor: Birçoklarına göre cenâze namazında fâtihâ sûresi okunur. Bu husûsta Buhârî (1335), Ebû Dâvûd (3198), Tirmizî (1027) ve başkalarının rivayetleri vardır. Yani cenâze namazında ölüye Kur’ân okunmaktadır.
Bu fatihanın, cemâatin önündeki namazı kılınmakta olan ölüye okunduğunu, bunun câiz olacağını, ama kabirdekine Kur’ân okumanın câiz olmayacağını iddiâ edenler de var. Onlara yine İmâm Buhârî’nin (1336,1337) ve Müslim’in (954,955) numaralı hadîslerinde geçen, kabirde gömülü olan kimseye Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in gömülmenin er-tesi günü cenâze namazı kıldırdığını hatırlatmak isteriz.
Öyleyse biz deriz ki; henüz toprağa gömülmemiş meyyit ile gömülmüş meyyit arasında bir fark mı vardır da, sadece gömülmek üzere olan meyyite okunacağı söylenip, mezardakine okunmayacağı iddia edilmektedir? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cenazede Fâtiha Sûresi’ni okuması hususunda “çürümeden, hemen yaptı, vakit geçtikten sonra yapmadı” gibi bir şey söylemek doğru olmaz.
Nitekim aşağıdaki hadiste bu aşikârca olarak belirtilmiştir.
Bununla da yetinmeyen, yakın zamanda gömülü olduğunda kılınır diyenlere de Ahmed İbnu Hanbel (4/149,153,154), Buharî (1344,4042), Müslim (2296), Ebû Dâvûd (3223,3224), Nesâî (1954) ve başkalarının rivâyet ettiği Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem’in Uhud şehidlerine şehid olmalarından yedi sene sonra cenâze namazı kıldırdığına dâir olan haber üzerinde düşünmesini tavsiye ederiz.
İmam Tahavî’nin Şerhu Meâni’l-Âsar eserinde rivayet ettiğine göre (I, 503-504 beş hadis), Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud şehitlerine yedi sene sonra cenaze namazı kılmıştır. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yedi yıl sonra, şehitler için okuduğu Fatiha Kur’an değil midir?
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’an’ın dirilere indiğini bilmiyor muydu, yoksa siz mi o ayeti tam anlayamadınız da, yanlış yorum yapıyosunuz?!
Kısacası, ölüye Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem efendimiz Kur’ân okunmasını emir veya tavsiye etmiş, Sahâbe radıyellâhu anhum ve İmamlar da okumuşlardır.
SilGünümüzdeki kendisine Selefî ismini takan ama Selef’ten uzak olanlar bütün bunlara rağmen bu amele bid’at yaftası vurabilmektedirler. Selef’e rağmen Selef taraftarı olduğunu iddiâ eden bu bid’atçıları şimdilik sadece Allah celle celâlühû’ya havale etmekten başka bir çâremiz yoktur. Hasılı siz cumhurun yaptığı gibi ölüye gömülmeden ve gömüldükten sonra cenaze namazında fatiha okumayı bir sünnet olarak kabul ediyorsunuz. Ondan sonra, akıllı, ne dediğini bilen ve kendinde olan birisi iseniz, ölüye Kur’ân okunabileceğini kabul etmeye mecbursunuz
Mâşâallah “Sahabe’nin cenaze namazı kılıp ve Kur’an okuduğunu görmekteyiz” cümlesindeki tashih hatası olarak gelen “ve”nin yanlış yerde kullanıldığını gördünüz. Ancak ne yazık ki, “kılıp”taki “ıp” lafzının “ve” manasında olduğunu ve de tekrarın olmaması gerektiğini göremediniz. Üstelik açık sözleri anlayamamanıza rağmen hasmınızın kalbindeki maksada da “onu yararak” mı muttali oldunuz?
Ölüye Kur’ân okunmaz, diyenler; Kur’ân sadece diriler için indirilmiştir, diyorlardı. Oysa yukarıdaki hadiste sahâbenin cenaze namazı kılıp, Kur’ân okuduğunu görmekteyiz. Hadis sahihtir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, yapmış ki, Talha radıyallahu anh’dan yapılan rivâyetin metninde “sünnettir” deniliyor. Şayet, bu namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Resûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem, bunu ne kendi yapar, ne de başkalarına emrederdi.
Halbûki O, kendisi de birinin cenaze namazını kıldırırken:
“Allah’ım! Falan oğlu falan, senin güvencende, senin koruman al-tındadır. Onu kabir fitnesinden ve Cehennem azabından koru! Sen vefa ve övgü sahibisin. Allah’ım! Onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok bağışlayan, çok acıyansın” diye dua etmiştir.
Kaldı ki, cenaze namazının kendisi de ölü için bir duadır. Allah için namaza, meyyit/meyyite için duaya… diye niyet edilir. Eğer ölünün ruhuna yararı yoksa bunun bir anlamı kalmaz. Resûlullah Efendimiz: “Onu kabir fitnesinden koru!” diye dua ediyor. Kabirdeki insana fay¬dası olmasa, Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu şekilde dua eder mi? Kendisi de, zaman zaman Baki’ Kabristanı’nı ziyaret eder, kabirdekilere selam vererek dua ederdi. Eğer selamı onlara ulaşmasa, duası fayda etmeseydi, bunu yapması abesle iştigâl olurdu. O ise, bundan mü-nezzehtir.
İbni Abbas radıyallahu anhumâ şöyle dedi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, iki kabre uğradı ve:
“Şüphesiz bunlar azap olunuyorlar. Bununla beraber büyük bir günahtan dolayı azap olunmuyorlar. Onlardan biri koğuculuk yapar, diğeri ise idrarından sakınmazdı” buyurdu. Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, yaş bir hurma fidanı istedi. Müteakiben çubuğu ikiye bölerek, bir parçasını birinin, diğer parçasını diğerinin üzerine dikti ve
“Bunlar kurumadığı sürece, azapları hafifletilir” buyurdu.”
Demek ki, bir hurma dalı bile, Allah’ın izniyle, ölüye faydalı olabili-yor. Peki, o hurmayı yaratan âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ’nın kelâmı olan Kur’an-ı Kerim nasıl ölüye faydalı olmasın?! Böyle bir şey söylenebilir mi?!
Kur’an okunmaz diyenler, hayatı boyunca, defalarca kabirleri ziyaret eden Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ölü için Kur’an okumamış ve ümmetine de böyle bir şey tavsiye etmemiştir. Resûlullah’tan okunacağına dair bir haber bize ulaşmamıştır, diyorlardı
SilResûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, kabirlerde ölüler için Kur’an okumamızı söylediği hadisler var. Onlar da, bu hadislere zayıf demeye çalışacaklar. Velev ki zayıf hadisler bile olsalar, onların yorumlarına nazaran zayıf hadis dinen geçerli olan delildir. Zayıf hadis ile amel edilir. Mezhep imamları amel etmişlerdir. Ölüler için Kur’an okunmaz, diyenlerin elinde, ölülere Kur’an okumayın, diye açık, yoruma muhtaç olmayan bir zayıf hadisleri bile yok iken, bu itirazları onların durumlarını anlamamıza yeter de artar.
Kaynaklar;
Kaynaklar:
Yâsîn 36/70.
Haşr, 59/10
İbrahim, 14/41
Ebû Dâvûd, Edeb: 120; İbn Mâce, Edeb: 2
Buhârî, Cenâiz, 65; bab hadis 1335 Ebû Dâvud, Cenâiz, 59; Tirmizî, Cenâiz, 39; Nesâî, Cenâiz, 77; İbn Ebî Şeybe, 11/492, 493 (h.no: 11393, 11403).
Begavî, Şerhu’s-sünne, c.III, s. 247. Hanefî, Şafi’i, İshâk, Nehâî ve Sevrî gibi âlimlerin kanaati bu yöndedir.
İmdât (619), Merakı’l-Felâh (Tahtavî kenarı: 340) Buhârî (1318),
Tirmizî (1022),
İbnu Mâce (1534)
Tahtavî (340)
Ebû Davud, Cenâiz: 56,
Buhari, Vudû 55 – Müslim, Taharet, 34 – Ebû Dâvûd, Tahâret, 11 –
Tirmizî, Tahâret, 53 – Nesâî, Tahâret, 27
Dirilerin yaptığı iyiliklerin ölülere bir yarar sağlarmı?
YanıtlaSilDirilerin yaptığı iyiliklerin ölülere bir yarar sağlayamayacağı konusunda MUTEZILENIN delil olarak ileri sürdüğü: “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur.” (53. Necm, 39) ayeti, Ehl-i Sünnet Alimleri tarafından şöyle yorumlanmıştır. Ayette yer alan (li’l-insâni) kelimesindeki ‘lam’ harfi mülkiyet ifade eder. Daha detaylı bir tercümeyle ayetin manası “çalışmasından başka insanın sahip olabileceği hiçbir şey yoktur.” şeklindedir.
Dirilerin ölülere bağışladığı iyilikler ölülere ait değildir. Bilakis onlar dirilere ait olduğu halde, bir fedakarlık gösterilerek onlann sevabı
ölülere bağışlanmıştır. Nitekim burada ölülerin, öldükten sonra kazandığı veya hak ettiği bir şey yoktur.
[Es-Semerkandi, Es-Sevâdü’l A’zam, s 137-138 (15. mesele); Açıklama bahsinde (Talha Hakan Alp’ın açıklaması)]
Ibn Teymiyye:
“kim ki, insan kendi amelinden başka şeyden fayda görmez der ise o kişi ICMA ÜL ULEMA’YA ters düsmüştür”
[Cami ül mesail li ibn Teymiyye/5/203]
Ibn Kayyim:
Bazıları da şöyle demektedir: “Kur’an-ı Kerim, başkalarının kazandığı şeyin kişiye faydalı olacağını reddetmemektedir. Kur’an’ın asıl reddettiği
şey, kazancı olmadan bir şeye malik olmaktır. Bu ikisi arasındaki fark gizli değildir. Allahıl Teala, kulun ancak kazandığı şeye malik olacağını belirtmiştir.
Başkalarının kazancı ise, kazanana, yapana aittir. Dilerse bunu dostuna bağışlar dilerse kendine saklar. Hiçbir zaman Alahıl Teala, ancak kendi kazandığı şeyin faydasını görür dememiştir.”
Hocam,Şeyhülislam İbni Teymiyye de bu görüşü tercih etmiştir.
“Kişinin kazandığı iyilik, kendi yararına kazandığı kötülük de kendi zararınadır” (Bakara,(2/286) ile “ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz”(Yasin, (36/54) ayetleri, siyakından da anlaşılacağı gibi kişinin başkasının yaptığı suçtan dolayı cezalandırılmasını ve onun günahını yüklenmesini reddetmektedir. Çünkü Yüce Allah: “Bugün kimseye hiçbir şekilde zulmedilmez. Siz de ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz”(Yasin, (36/54) ayetinde, kişinin günahları artırılmak, yahut sevapları azaltılmak, yahutta başkalarının yaptıklarından dolayı ceza çektirilmek suretiyle zulüm yapılmayacağını belirtirken, karşılık olarak değil de başkalarının yaptığı amelden fayda görmeyi nefyetmemiştir. Çünkü, kendisine karşı yapılan hediyeler, amelinin karşılığı değildir. Allah için kendi adına verilmiş, lutfedilmiş bir sadakadır ki bunda hiçbir katkısı yoktur. Belki bu, bazı kullarının elinden, amellerine karşılık olmaksızın Allah’ın verdiği bir hediyedir.
Rasulullah’ın: “Kul ölünce ameli kesilir” sözüyle ileri sürdüğünüz delile gelince, böyle bir istidlal sakattır. Çünkü Rasülullah, amelin faydasının kesileceğini söylememiştir. Bildirdiği şey amelinin kesilmesidir. Başkalarının ameli ise kendilerine aittir. Eğer bunlar, amellerini sevabını ölüye hediye ederlerse, ölüye ulaşan sevap kendi amelinin sevabı değil de hediye eden kimsenin amel sevabıdır. Demek ki ölen kişinin amelinin kesilmesi ile ona sevabın ulaşması ayrı ayrı şeylerdir. Aynı şekilde: “Ölüye ulaşan iyilikleri ve ameli …” hadisi de, başkalarının yaptığı iyiliklerin ve amellerin, ona ulaşacağını nefyetmemektedir.
[Ibn Kayyim, Kitâbu’r-Ruh, s.172,173]
Soru: Kur’an okumanın sevabı ölüye ulaşır mı? Şayet ulaşırsa kabir yanında okunduğu zaman mı, yoksa uzakta okunduğunda mı ulaşır? Ve ölü okuma sevabının tamamını mı, yoksa dinleme sevabını mı alır?
YanıtlaSilCevap: Burada iki mesele var. Bu meselelerden birincisi, ikinci meselenin bir parçasıdır. Ben bu konuda Hanbeli mezhebinin şu görüşünü tercih ettim. Okuyucu, ölü için niyet edip okumaya yöneldiğinde okuduğu Kur’an ölüye fayda verir ve sevabı da ona ulaşır.
Bazı alimler şöyle dedi: “Okumanın başında ölü için okumaya niyet etmek şart değildir. Bilakis önce okuyup sonra bunun sevabını ölüye hediye ederse bu sevap ölüye ulaşır. Daha önce zikrettiğim gibi birinci görüş tercih edilmiştir. Bu iki görüş arasında yani Kur’an’ın kabirde okunmasıyla kabirden uzakta okunmasının sevabının ölüye ulaşması hususunda fark yoktur. Her iki durumda da okumanın sevabı ölüye ulaşır. Bazı Şafii’ler ölü ancak dinleme sevabı alır dediler. Bu görüşün iki kurala dayandığını söylediler. Birincisi: Sevabı hediye etmek sahih değildir. İkincisi: Ruhlar kabirlerin etrafındadır. Azaplanmayı ve nimetlenmeyi bedenlerinin hissetmesi sebebiyle ölülerin ruhları, kabirle ve bedenle manevi bir birleşmeyle birleşmişlerdir. (Bedenin azap ve nimeti hissetmesinin sabitliği daha önce açıklanmıştı.) Bunun için ölü okumayı duyar ve duyunca da dinleme sevabı ona ulaşır. Bu söz, söyleyen kişiyi çıkmaza sokar. Çünkü ölünün idraki ve duyuşu mükellef kişilerin (dirilerin) idraki gibi değildir. Bu konuda Allah’ın fazlına ihtiyaç duyar. Allah isterse ölüye duyma nimetini verebilir. Şafiilerden bazıları okuma sevabı konusunda başka bir görüş ileri sürdüler. Kur’an okurken ölü için niyet edilirse bu doğru olmaz. Eğer önce kendisi için okur, sonra bu sevabın ölüye ulaşması için Allah’a dua ederse ölüye sevabın ulaşması bu şekilde mümkün olur. Zaten bu da dua hükmündedir. Onun işi Allah’a kalmıştır, isterse onun duasını kabul eder, isterse kabul etmez. Bu söz onlarda şu sözü söyleyen kimsenin sözüne zıt değildir. Sevabı hediye etmek doğru değildir. Çünkü kul, mal konusunda hibe etme hakkına sahip olduğu gibi, ibadetler (sevap) konusunda herhangi bir tasarruf hakkına sahip değildir. Çünkü burada okuma sevabının ölü için olmasını amaçlıyor, veya sevabını ölüye verdim diyor. Bu görüş daha önce zikredilen duaya zıttır. Daha önce de geçtiği gibi sevabın ölüye ulaşması kesin değlidir. Kabirde Kur’an okuma hakkında sahabelerden gelen rivayetler azdır. Fakat dört mezhep zamanından günümüze kadar müslümanlar Kur’an’ı ölünün mezarının yanında okumayı sürdüregelmişlerdir.
.....
.....
SilAhmed İbni Muhammed İbni Harun Ebubekir il-Hilal bu konuda “Cami” kitabında şöyle dedi: “Abbas İbni Ahmed id-Devri bize şöyle dedi: “Ahmet İbni Hanbel’e kabirlerin yanında Kur’an okumak konusunda birşey bilip, bilmediğini sordum. “Bilmiyorum” dedi. Sonra dediki: “Yahya b. Muin’e sordum. Mübeşşir b. İsmail el-Halebi’den şöyle dedi: “Abdurrahman İbnil Ala b. El-Lahlah’ın babasından şöyle dedi: “Babam dediki: “Ben öldüğüm zaman beni lahite koy ve Allah’ın adıyla Rasulullah’ın sünneti üzere de başımın yanında Bakara’nın başlangıcını ve sonunu oku. Ben İbin Ömer’in de bu şekilde vasiyet ettiğini duydum. Sonra Hilal başka bir rivayette şöyle dedi: “Ahmed İbni Hanbel’e bir cenazede iken ölü defnedilince, kör bir adam kabrin yanına gelerek Kur’an okudu. Ahmed b. Hanbel ona şöyle dedi: “Ey adam kabrin yanında Kur’an okumak bid’attir.” Muhammed İbni Kuddeme ona şöyle dedi: “Ey Eba Abdullah! Mübeşşir el-Halebi hakkında ne diyorsun?” Ahmed b. Hanbel dedi ki: “Güvenilir bir zattır.” Ona Mübeşşir’il-Halebi’nin daha önceki yukarıda zikredilen hadisini zikredince Ahmed b. Hanbel (r.a.) ona şöyle dedi: “Adam git ve okumasını söyle.” Hilal aynı şekilde şöyle demiştir: “Ebubekr el-Mervezi bize şöyle demiştir: “Ahmed İbni Muhammed İbni Hanbeli’yi şöyle derken işittim: “Kabirlere girdiğiniz zaman: Fatiha, Felak, Nas ve İhlas surelerini okuyun ve okuduklarınızı kabir ehline hediye edin, böylece bu okuduklarınızın sevabı onlara ulaşır.”
Aynı şekilde Zaferani’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Şafii’ye (r.a.) kabri yanında Kur’an okuma hakkında sordum” O şöyle dedi: “Bir sakınca yoktur.” Zaferani güvenilirdir ve Şafii’nin eski görüşünü rivayet etmiştir ve Şafii’den rivayet ettiği bu rivayet gariptir. Şafii’nin yeni görüşünde eski görüşüne muhalif bir şey varid olmadıkça eski görüşüyle amel edilir, fakat Şafii’nin Kur’an’ın sevabının ölüye ulaştığını söylediği yeni görüşü şöyledir: “Kur’an zikrin en şereflisidir. Zikir zikredildiği yer için bir bereket sağlar ve bu bereket orada bulunanlara yayılır” Bu görüşün temeli şuna dayanmaktadır: Kabre iki hurma dikildiği zaman bunlar yaşadıkları müddetçe Allah’ı tesbih ederler. Böylece onların tesbihleri sonucu kabirde sahibi için bir bereket hasıl olur. Ve bu bereket, dallar kuruyuncaya kadar devam eder. Rivayetin bu tefsiri bazı müfessirlere göredir. Bitkilerin Allah’ı tesbih etmesinin bereketi hasıl olunca zikirlerin en şereflisi olan Kur’an ki hayvan, bitki ve cansızlardan daha şerefli olan Ademoğlu tarafından okunuyor, bilhassa okuyan salih kişi ise bu Kur’an’ın bereketinin hasıl olması tabiiki daha evladır. Allah en iyisini bilir.
İçinde Abdulhak’ın da bulunduğu bir gurup alimler ölünün duymasına, ölü hakkında selam vermenin meşruiyetini delil olarak göstererek şöyle dediler: “Eğer ölü selamı işitmeseydi onlara yapılan hitap boş ve faydasız olurdu.” Bu zayıf bir görüştür. Çünkü bu, bunu gerektirmez. Namazdaki teşehhüdde Rasulullah’a (s.a.v.) hitaben selam söylenir. Elbette Rasulullah teşehhüdde ona bütün selam söyleyenleri duymaz. Mezarların yanından geçen kimsenin mezardaki mü’minlere selam söylemesi ölülerin, o selamı duymasını gerektirmez. Bu dua mahiyyetindedir. Ve “ey Rabbim! Onların üzerine selam olsun” demektir. Aynı şekilde namazda Rasule “Ey Allah’ın Rasulu! Selam senin üzerindedir” demek yani: “Ey Rabbimiz! Salat ve selamı Rasul’ün üstüne yap” demektir. Buhari ve Müslim’deki bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bizim üzerimize ve salih kulların üzerine selam olsun” dediğinde bu söz bütün salih kullara ulaşır. Aslında bu söz Allah’tan bir istemedir. O sözün manası “Allah’ım salih kullara selam söyle” manasındadır.
Soru: Kur’an okuyucu Kur’an’dan birşey okuduğu zaman ve onu ölülere hediye ettiği zaman bu onlara ulaşır mı yoksa ulaşmaz mı? Ve okunanı ölü işitir mi yoksa işitmez mi?
SilCevap: Bu ihtilaflı bir konudur. En iyi olan okuyucunun şöyle demesidir: “Allah’ım eğer bu okuyuşumdaki amelimi kabul ettiysen bunun sevabını senden bir lütuf olarak filana ver.” Eğer böyle demeyip de: “Allah’ım okuduğum Kur’an sevabını filana ver” derse; bu sevabın ölüye ulaşıp ulaşmaması alimler arasında ihtilaflıdır. Birinci söz (yani eğer Kur’an okuyuşumu kabul ettiysen bunun sevabını senden bir lütuf olarak filan kişiye ver) dua mahiyetindedir. Allah dilerse onu kabul eder, dilerse kabul etmez. Allah bunu kabul etmişse muhakkak ki ölüye fayda verir.
[Ibn Hacer Askalani, Kabir Alemi]
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÖLÜLERE KURAN-I KERİM’İN SEVABI ULAŞIR MI?
YanıtlaSilKuran-ı Kerim’in ölüler için okunup, ruhlarına hediye edilmesi eğer sevap maksatlı olup bu iş karşılığında KARÎ’ (yani okuyan) para istemiyorsa; Hac ve Orucun sevabının ulaştığı gibi Kuran-ı Kerim’in de sevabı ölüye ulaşır.
İTİRAZCI: ”Bu tür bir şeyi seleften kimse yapmadı ve Resulullah da (sallallahu aleyhi vesellem) onları böyle bir amele yönlendirmedi” derse Cevap: Bu soruyu soran kişi; Hac, Oruç ve Dua’nın sevabının ölüye ulaşacağına inanıyorsa ona şöyle denir: ”Bu ibadetlerin sevabı ile Kuran-ı Kerim’in sevabı arasındaki fark nedir? Ve selefin böyle bir uygulama yapmadıkları aleyhimizde bir delil olamaz! Peki, böylesi genel-umum bir olumsuzluk hükmünü (yani ölüye Kuran-ı Kerim’in sevabı ulaşmaz hükmünü) neye göre veriyorsunuz?”
İTİRAZ: Eğer cevaben derlerse: ”Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onları, ölülerine oruç tutmaya, hac yapıp sadaka vermeye yönlendirdi lakin Kuran-ı Kerim okumaya teşvik ettirdiğine dair bir nakil gelmemiştir”
CEVAP: Biz de deriz: ”Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara direk teşvik amaçlı bunları emretmedi, bilakis bu sorular soruldu diye cevaben onara şöyle, böyle yapmalarını buyurdu. Bir tanesi ölüsüne HAC yapmak için sordu ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona izin vermiştir. Başka birisi Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ölüsü için ORUÇ tutabilir miyim diye sordu ve Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) ona izin verdi. Bununla beraber dikkat edilecek nokta şudur! Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) bu soruyu soranların dışındakilere bu ibadetleri ölüleri için yasaklamadı, Ümmet-i Muhammed’ten olan herkes kendi ölüsü için Oruç tutabilir ve Hac yapabilir. Aynı şekilde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ORUÇ ile HAC dışındaki ibadetlere bir yasak getirmedi. Madem ortada umumî ve ya hususî bir yasak yoksa! O zaman, imsak ve niyetten ibaret olan orucun sevabının ölüye ulaşması ile zikir ve Kuran-ı Kerim kıraatinin sevabının ölüye ulaşması arasında ne fark vardır? (Akidet-ut Tahaviyye Şerhi/ Ebul İzz el-HanefÎ/ Elbanî tahkikli)
İbn Teymiyye şöyle diyor:
YanıtlaSilتنازعو في وصول الاعمال البدنية كالصوم والصلاة والقراءة,و الصواب أنّ الجميع يصل إليه
Oruc, namaz, kıraat (Kuran kıraati) gibi bedeni amellerin sevabının (ölüye) ulaşması hususunda (alimler) ihtilaf etdiler, fakat doğrusu
hepsinin (yukarıda kaydedilenlerin) ulaşmasıdır”
Kaynak: İbn Teymiyye, Mecmua ul Fetava, 24/366
İbn Kayyim; Kuran okumanın sevabı ölüye ulaşır
SilEğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de, onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir.
Kur’ân okumanın sevabı da, ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Pey-gamber bunu onlara anlatır, onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:
İbnü’l-Kayyim: “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa, onlara denir ki:
“Ne sebeple Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken, bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir?
Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa, ki bu olmaz, bu, Kitap, Sünnet, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah (Celle Celâluhû)’dan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının, ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da, dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir.
Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celâluhû), bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında, Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.
Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek, içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktan) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla, Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?!
Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır, diyen bir kimse de, bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise, bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.
Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celâluhû) sevabı bu kişiye ulaştırır.
Öyleyse, Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp, ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkârcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan HIÇ KIMSE de buna karşı olmamıştır.
[İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, s. 190, İz Yayıncılık.]
Hanefîler, kabirde olsun başka mekânlarda olsun ölülere Kur’ân okumanın câiz olduğunu ve okunan Kur’ân’ın sevâbının bağışlanması durumunda bunun ölüye ulaşacağını söylemişlerdir.
YanıtlaSil(İbn Nüceym, el-Bahru’r-raik, c.III, s.63; Meydânî, el-Lübâb, c.I, s.138. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, c.I, s. 844.)
Hanefî fıkıh kitaplarının hemen hemen tamamında konuya ilişkin şu metin yer almaktadır. “Kişi, namaz, oruç, zekât, hac ve Kur’ân okumak gibi bir ameli yapar da sevâbını başkasına bağışlarsa bunu hangi niyetle yaparsa yapsın bu yapılan bağış yerine ulaşır ve kendisine bağış yapılan kimse bundan yararlanır. Ölü veya diri olması da fark etmez. (Aynî, el-Binâye, c.III, s. 844-845)
Delil olarak ise Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmeti adına kurban kesmesini, ölülere Yâsîn okunabileceğini gösteren, ölü adına hac ve sadakanın faydalı olacağını bildiren ve kabirlerde Yâsîn ile İhlâs’ın okunabileceğini gösteren hadisleri almışlardır. (Aynî, age.,c.III, s.844, 845)
Muhaddis ve fakîh Aynî’den (v.855/1451) İbn Âbidîn’e (v.1252/1836) kadar hemen hemen bütün Hanefî fakihleri buna dahildir.
Şu ifadeler de Hanefî alimlerine aittir. “Ehl-i Sünnet ve cemaate göre, bir insan namaz, oruç Kur’an’ın okumak, zikir, hac gibi işlediği güzel amellerinin sevabını başkasına hediye edebilir
(Fethu’l-kadîr, 6/132; el-Bahru’r-Raik,7/379- Şamile-; Reddu’l-Muhtar, 2/263)
Mütekaddimûn da müteahhirûn da aynı şeyi söylemişlerdir. Hanefî âlimleri, ehl-i sünnetin de; kişinin namaz, oruç, sadaka, hac, Kur’ân okuma gibi sâlih amelleri yaptıktan sonra bunların sevâbının ölülere bağışlaması durumunda bunun ölüye ulaşacağı ve onun istifâde edeceği şeklindeki Hanefî görüşünde olduğunu ileri sürmüşlerdir. (İbn Nüceym, age., c.III, s.63,64; İbn Âbidîn, age., c.I, s.844)