Sayfalar

30 Nisan 2012 Pazartesi

Tağutlar'ın hile ve aldatmalarına karşı islam davetçileri uyanık ve sabırlıdır..


Davetçiler'in sabırları ve davetleri tağutlar'ın bu son hileleriyle biraz daha zorlanmaktadır, daha önce anlatılan şeytani hileler gayet rahat el ile tutulur bir durumda idi, söz gelimi: Davetçiler derlerdi ki mevcut sistem Allah düşmanıdır, bunu insanlara rahat bir şekilde gösterebiliyorlardı, kahrolsun şeriat söylemleri şeklindeki sloganlar ile...

Bu gün ise bunu yapmak zorlaştı, çünkü tağutlar, şeytanın uyguladığı metodu tam anlamıyla uygulamaya koydular, misal okullara anlaşılmayan, kuran dersini koydular, ve dediler ki; artık kuran duvarlarda durmayacak, okunacak zira kuran okunmak için indirilmiş vs. işte bu sözler iyi niyetli cahil kesime gerçekten ilahi söz gibi gelir, asıl gaye ise tabi bunun arkasında gizlidir... lakin anlaşılması için islam'ın pratikte bilinmesi lazım,  bunu öyle bir yöntem ile uyguluyorlar ki kişiler mutlak bir güvene düşüyorlar...

Bakın kuran okullarda olacak peki, Allah'ın şu sözü gerçekten anlatılacak mı? Allah'ın ayetlerinin alaya alındığı bir yerde durma!! eğer ki durursan sende onlar gibi olursun!
bunu açıklamak mümkün mü? açıklarsa mevcut sistemin değişmesi lazım, çünkü okula giderken ki kıyafet değişip islamın emri olan kıyafetler gelmeli, kız erkek aynı sınıfta olmamalı, atatürkü övmek yerine kafirliği anlatılmalı, yeminler kaldırılmalı, öğretmenlerin pozizyonları tamamen değişmeli vs vs ... bunlr ve dahası mümkün mü?!

işte böyle...

Bu saydığımız kaç misal dışında saymadığımız, kuranın emrettiği yaşam şekli saklanarak, tahrif ederek okutulacaktır, zaten kuran bu sistemi dipten temizleyin emri üzerine, kesin  hüküm vermiştir!
Hasılı...

Burada ve diğer şeytani yöntemler ile oynanan oyunların doğru tespit edilmesi gerekmektedir, zira bunu davetçi bir sorumluluk bilmeli ve aktarmalıdır, işte burada davetçinin sabırlı ve doğru tespitlerde olması gerekir,

Bu oyuna gelmiş cahil ve kalbinde hastalı olan kimseler ile uğraşmak, daha önce yani küfrün çıplak haini gören insanlar ile uğraşmaktan kat ve kat zor olacak...zaten bunlara sabredemeyen çoğu kişi akideden taviz vermiştir, sanki haşa Allah'a yardım ediyormuşcasına...

Buradan sonra yani davetçinin tavrını Ustad Şehid Seyyid Qutuba bırakıyorum:


Zamanla bozulan insanlarla uğraşmak, dava adamının karşılaşabileceği en büyük zorluktur. Hele hele eğer zamanla bozulup kişiliğini kaybeden, ruhundan uzaklaşıp basit bir heykel haline gelen bu insanlar daha önce akideyle tanışmışlarsa, bu zorluk daha da artacaktır. Yani davet edilen bu insanlar, tağutî zorbalığın gölgesinde yaşanan aşağılık hayatı benimseyip alışkanlık haline getirmişlerse...

İşte dava adamı, bu tür durumlarda kat kat çaba harcamak zorundadır. Fazlasıyla sabırlı olmak zorundadır. Sapmaları, eğrilikleri, ilgisizliği, karakter bozukluğunu sabırla karşılamakla yükümlüdür. İnsanların değişik dönemlerdeki aksiliklerine, hiç beklenilmeyen tepkilerine ve cahiliyeye karşı hemen tavır takınmama konusunda sabretmek zorundadır.

İnsanların düşüncesi sık sık değişebilir. Sık sık unutmak, insanoğlunun bir diğer özelliğidir, öyleyse gönüllerin sık sık uyarılması gerekir. Çünkü uyarılan gönüller, parlaklık kazanır ve nurdan ışınlar yayar. Uzun süre uyarılıp nasihatla beslenmeyen gönüller, katılaşma ve donukluğa mahkumdur. Işık ve aydınlığını kaybeden bir gönül, kararmakla karşı karşıyadır.

"İman eden kimselerin, gönüllerinin Allah'ın zikri ve inen hak (Kur'anla) huşu duyması ve böylece kendilerine daha önce kitap verilip de aradan zaman geçtikten sonra gönülleri katılaşan kimseler gibi olmamaları vakti gelmedi mi? Ki onların pek çoğu fasıklardır." (el-Hadld: 16)

Öyleyse bu tür gönülleri öğüt vererek yoklamak ve sürekli bir uyarı altında tutmak gerekir. Maksat öğütlenip huşu duymasını sağlamaktır. Duyarlılık ve inceliğini korumaktır. Katılık ve donmuşluğa meydan vermemektir.

Her şeye rağmen sönük, donuk, katı ve kararmış gönüllerden umut kesmemek lazımdır. Çünkü bir daha canlanabilir. Bir daha aydınlanıp Allah'ın zikriyle huşu duyabilir. Yüce Allah'ın dirilttiği ölü bir toprak yeniden hayat emarelerini gösterip çiçek ve bitkiler çıkardığı, ürün ve meyveler verdiği gibi kalblerin de bir daha canlanması mümkündür. Tabi ki Allah dilerse...

"Bilin ki Allah, ölmüş toprağı tekrar diriltir." (el-Hadid: 17)/Davet Yolu/


ve :
"Rabbin için sabret."
Müddessir'7'
Sabır, bu dava ile ilgili her yükümlülük sırasında, ya da her direnme gerektiren zorluk karşısında tekrarlanan bir direktiftir. Sabır bu çetin savaşın, insanları Allah'a çağırma savaşının en vazgeçilmez azığı ve cephanesidir. Bu savaş aynı anda iki ayrı cephede verilecektir. Cephelerden birinde nefsin ihtiraslarına ve gönüllerin arzularına karşı savaş verilirken öbür cephede ihtiraslarının şeytanları tarafından güdülen, kişisel arzularının dürtüleri tarafından itilen davanın düşmanları ile savaşılacaktır. Bu savaş sürekli, kesintisiz ve çetin bir savaştır. Tek azığı, tek cephanesi. Yalnız Allah'ın rızasını amaçlayan, O'nun vereceği ödülden başka hiçbir şeyde gözü olmayan sabırdır.

Hamd Başındada sonundada Allah'adır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder