"Andolsun ki biz her ümmete, “Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının” diye (emretmeleri için) bir peygamber gönderdik." (Nahl 36)
11 Nisan 2012 Çarşamba
TAĞUTA MUHAKEME '2'
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed (Sallallâhu aleyhi ve sellem)’in âlinin ve ashabının üzerine olsun.
İbadet kelimesinin içine aldığı manalardan bir tanesi de muhakeme olmaktır. Ümmet-i Muhammed’in hak üzere devam edip, kıyamete kadar kaybolmayacak taifesi olan Ehl-i Sünnet, Allah’ın indirdiklerini bir kenara bırakarak beşeri olan küfür kanunlarını çıkaranların, bunları uygulayanların, bunları benimseyenlerin ve bu kanunlara itaat edenlerin kafir olduklarında ihtilaf etmemiştir.
Şayet kul, özel veya genel olsun, hayatın her yönünde Allah Subhanehu ve Teala’nın şeriatine muhakeme oluyorsa o kul, sadece Allah’a kul olmuştur. Eğer Allah’ın şeriatından başka bir şeriata, bu şeriat ne olursa olsun, hayatın en basit meselesinde olsa bile muhakeme olursa, şeriatine muhakeme olduğu kimseye ibadet etmiş ve ona kul olmuş olur.
Müslüman, bütün mesele ve problemlerini, yalnızca Allah’ın Kitabı’na ve Rasulü’nün Sünneti’ne götürmek ve yalnızca bu ikisine muhakeme olmakla mükelleftir. Kim de bu ikisi ile hüküm vermez ve bu ikisi dışında başka bir hükme veya mahkemeye başvurursa, bu haliyle haddi aşmış ve dolayısıyla tağuta ibadet etmiş olur.
" Hakkında ihtilafa (ayrılığa) düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah’a aittir. " (Şura Suresi / 10. Ayet Meali)
Seyyid Kutub (Rahimehullah) ayetin tefsirinde şöyle demiştir ; " Allah ise kesin hükmünü bu Kur-an’ında bildirmiş dünya ve ahiretle ilgili soz sözünü burada söylemiş ve insanlar için seçtiği ferdi ve içtimai hayat nizamını bu kitapta beyan etmiş, siyasi, ahlaki, ve iktisadi prensiblerini bu kelamında belirterek hepsini en uygun şekilde beyan buyurmuştur. Bu Kur-an’ı hayatın her sahasını kaplayan bir anayasa, her türlü ahkamı ihtiva eden bir temel kanun olarak göndermiştir. İnsanlar herhangi bir konuda ve harekette ihtilafa düştükleri zaman Allah’ın o konudaki hükmü, peygamberine gönderdiği ve hayat nizamı olarak bildirdiği bu ilahi vahiyde mevcuttur. " (Fi Zilal-il Kur-an / c.13 s.95)
Kim Allah ve Rasulü’nün emrettiği şeye muhalefet eder, insanlara Allah’ın indirdiğinin ve Allah ve Rasulü’nün emrettiğinin dışında bir hükümle hüküm verilmesini ister ve emrederse ya da bunu talep eder ve bu şekilde kendi heva ve isteklerine uyarak hareket ederse, bu kimse İslam ipini, ahdini boynundan çıkarıp atmıştır.
" Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman ediyorsanız onu Allah’a ve Rasulu’ne (Kur-an ve Sünnet’e) götürün. " (Nisa suresi / 59. Ayet Meali)
İbn Kesir (Rahimehullah) şöyle demiştir ; " Kim ihtilaf halinde Kitab ve Sünnet’in hakemliğine gitmez ve o ikisine müracat etmezse, o Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş değildir. " (Tefsir’ül Kur-an’il Azim, 2/304)
Her kim insanları Allah ve Rasulü’nden başkasına muhakeme olmaya çağırır ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in getiridiğini terk etmeye ve bundan vazgeçmeye davet ederse, itaat konusunda Allah’a şirk koşmuş, Rasulullah’ın Allah’tan getirdiklerine muhalefet etmiş olur. Oysa Allah bize bunları reddetmeyi emretmiştir.
" Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten iman ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tağuta muhakeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları bir sapıklıkla saptırmak istiyor. " (Nisa Suresi / 60. Ayet Meali)
İbn Kesir (Rahimehullah) ayetin tefsirinde şöyle demiştir ; " Bu, Allah’ın Rasulü’ne ve eski peygamberlere indirdiğini iddia edip de bununla beraber davaları halletmede Allah’ın kitabından ve Rasulü’nün sünnetinden başka şeylere başvuranları reddir. " (Tefsir’ül Kur-an’il Azim/ c.3 s.11)
İbn Kayyım El Ceziyye (Rahimehullah) şöyle demiştir ; " Kim Rasul’ün getirdiğinin dışında bir hüküm verir veya bu hükme muhakeme olursa işte o, tağutu hakem tayin etmiş ve tağuta muhakeme olmuştur. " (İlamu’l Muvakkıin, 1/40)
Bir takım kimselerin bu ayetin İslam devleti varken Medine de indiğini belirterek ayetin hükmünü daraltıp Daru’l İslam ile sınırlandırması imana ve fıkha aykırı olarak gayri ilmi konuşmaktır. Çünkü tağuta muhakeme olmak tağutun reddi, velayetin kendisi ve tevhidin aslı ile alakalıdır ayrıca muhakeme konusunda onlarca Mekki ve Medeni olan ayet-i kerimeler vardır. Herhangi bir şey, Kur-an ve Sünnet’te imanın şartlarına dahil edildikten sonra, o, zamanların veya mekanların, cisimlerin veya suretlerin değişmiş olmasıyla değişmez. Allah Subhanehu ve Teala, İslam’ın hakim olduğu coğrafyalarda ve de bizim acizliğimizden dolayı hakim olamadığı coğrafyalarda da rabb olandır ve tek gerçek ilah olarak ibadeti hak edendir. İslam’ın egemen olmadığı yerlerde tağutlara müracaat ederek onlardan hüküm talebi ile tağutlara ibadeti caizleştirenler, yapmış oldukları bu batıl te’vil veya tefsirden dönmedikleri sürece iman iddialarında zan sahibi olan kimselerdir.
" Hayır! Senin rabbine andolsun ki ; onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. " (Nisa Suresi / 65. Ayet Meali)
Seyyid Kutub (Rahimehullah) ayetin tefsirinde şöyle demiştir ; " Bu ayetin, zamana bağlı oalrak, bir takım insanlara mahsus olduğunu iddia etmek hürmetten nasibi olmayan bir yalandır. " (Fi Zilal’il Kur-an / c.3 s.303)
İbn Kesir (Rahimehullah) şöyle demiştir : " Her kim nebilerin sonuncusu Muhammed bin Abdullah (Sallahlahu Aleyhi ve Sellem)’e indirilen muhkem şeriatı terk eder de neshedilmiş başka şeriata muhakeme olursa kafir olur. " (El - Bidaye ve’n - Nihaye: 13 / 139)
Şeyh Muhammed Hamid el-Faki (Rahimehullah) şöyle demiştir ; " Yes’ak gibi hatta ondan daha şerli olan şey ise : kan, ırz ve mallar hakkında Allah-u Teala’nın Kitab’ında ve Rasulü’nün Sünnet’inde hükümler açıkken, kişinin batılıların kanunlarını bu konularda kendisine kanun edinip, onlara muhakeme olmasıdır. Böyle yapan kimse şüphesiz kafirdir, mürteddir. Bu ameller üzerinde ısrar ettiği ve Allah-u Teala’nın indiriği hükme dönmediği müddetçe onun müslüman olarak isimlendirilmesi, İslam’dan olduğu açık olan namaz, oruç, hac ve bunlar gibi amelleri yerine getirmesi kendisine hiçbir fayda sağlamaz. " (Fethul Mecid : 396, Dipnot 1)
Ve Alemlerin Rabbi Olan Allah'a Hamd Olsun..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSelamun aleykum...
YanıtlaSilÖncelikle bu çok önemli ve kişinin bilhassa ahiretini ilgilendiren bir konudur. Yine bu konu internet ortamında çokça tartışılmaktadır. Bu tartışmaların ana sebebi menatı yani vuku bulan olayı kavrayamamaktır. Bu yüzden konu akıl ve nakil çerçevesinde iyice değerlendirilmeli böylece konunun mahiyeti iyice kavranmalıdır.
Sözü fazla uzatmadan, konu hakkında oldukça ayrıntılı, tevil ve saptırmalardan uzak bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Hakikatlerin anlatıldığı bu yazıyı okuduğum zaman konuyla ilgili bilgilerimin netleştiğini ve bir çok yeni malumat elde ettiğimi farkettim. Bu vesileyle sizin de bu yazıyı okumanızı ve zihninizdeki eksikleri doldurmanızı tavsiye ediyorum. Site adresi: http://www.safatepesi.com/taguta-muhakeme-olmak/