RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
MÜŞRİKLER HAYVAN KESİMLERİNİ ALLAH ADINA VE ŞERİİ USÜLLERE UYGUN ŞEKİLDE YAPSALARDA KESTİKLERİ HARAMMIDIR?
HARAM-HELÂL
Haram; Anlam ve Mâhiyeti
Haram, sözlükte, yasaklama, mahrum etme anlamlarına gelir. Haram, dince yapılması yasak olan şeydir. Herhangi bir şeyi yemek, bir fiili yapmak, bir davranışta bulunmak, bir sözü konuşmak dince yasaklanmış olabilir. Yükümlünün böyle şeylerden mahrum edilmesi, yani bunların ona yasak edilmesi ‘haram’ kelimesiyle ifade edilmektir.
Dinimiz, inanan insanlara birtakım şeyleri yapmayı emreder, bazı şeyleri yapmayı da yasaklar. Bunlara emirler ve nehiyler (yasaklar) denir. Yapılmaması istenen şeyler haram veya mekruhtur. Yapılması istenen şeyler de farz veya vâciptir, ya da sünnettir. Kavram olarak haram; şâri’nin (şeriat koyucunun) bir şeyin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı bir tarzda istemesidir. İnsan dünyaya denenmek için gönderilmiştir. Kişi kendi isteği ile iyi veya kötü olabilir; İtaat edebilir veya isyan edebilir; İnanıp şükreden bir kul olabilir, kâfir olup nankörlükte bulunabilir. Rabbimiz insana iyiyi de kötüyü de Peygamberi ve Kitabı aracılığıyla bildirmiştir. Kur’an, doğruyu ve yanlışı göstermiştir. İman eden kimse, Kur’an’ın emir ve yasaklarını yerine getirmekten sorumludur. İman etmenin mantığı ve gereği, inanılan dinin emirlerini yapmak, yasaklarından kaçmaktır.
Rabbimiz kullarına bazı şeyleri yapmalarını, bazı şeyleri yapmamalarını söylüyor. Bu bir taraftan Allah’a bağlılığı, O’nu sevmeyi, O’na itaatı gösterdiği gibi; diğer taraftan da yararlı şeyleri kazanmayı, zararlı şeylerden kurtulmayı da beraberinde getirir. Allah, insana faydalıyı, güzel şeyleri emretmiş, zararlı olan şeyleri de yasaklamıştır. İslâm’ın bütün emirlerinde insan için hayır/fayda, bütün yasaklarında da şerler/zararlar vardır.
Kişi emirlere uyduğu, yasaklardan kaçındığı müddetçe imanın gereklerini yerine getirmiş, Allah’a hakkıyla itaat etmiş, Allah’ın Rabliğini doğrulamış, kendini kötülüklerden arındırmış ve şeytanın yoluna gitmediğini göstermiş olur. Haramlar, insanları çirkinliklerden ve onları aşağılık şeylerden korumak için konulmuştur. Haramlara uyma şuuru kişiyi koruyan, kişinin nefsini temizleyen, kişiyi olgunlaştıran en güzel yoldur.
Haramın Çeşitleri:
şeklinde olurlar. “Li-aynihî haram”; kendisinde bulunan bir zarar ve kötülük sebebiyle yasaklanmış şeydir. Ölü hayvanın etini yemek, zinâ etmek, içki içmek, hırsızlık yapmak, yalan söylemek gibi.ya da ‘Haramlar; ya ‘
“Li-gayrihî haram”; kendisi esasen haram olmadığı halde, başka bir sebep dolayısıyla yasaklanan şeylerdir. Başkasının malını haksız yere yemek, cumâ namazı saatinde cuma kendisine farz olanların çalışması gibi. Ekmek yemek haram değildir, ama başkasının ekmeğini çalarak yemek helâl olmaz. Çalışmak haram olmadığı halde cuma saatinde erkek müslümanların çalışması haram sayılmıştır. Çünkü o saat cuma namazına ayrılmıştır.
1) Kesin (Kat’î) Haram:
Bazı hususlar, Kur’an ve hadislerde açık bir sözle haram olduğu belirtilmiştir; bunu herkes anlar. Böyle bir haramı inkâr etmek kişiyi İslâm çizgisinin dışına çıkarır.
2) Kesin Olmayan (Zannî) Haram:
Böyle bir durumda ictihadın birine mutlak doğru, diğerine İslâm’a aykırı denilemez. Müslümanlar, hangi müctehidin delilini daha kuvvetli bulurlarsa onun ictihadıyla amel edebilirler.Bazı din âlimleri (müctehidler) ellerindeki kaynaklara (delillere) göre bir şeye haram demiş olabilirler. Ama başkaları aynı kaynağı zayıf gördüğü için ona helâl diyebilir. Bu gibi haram kararlarında müctehid din âlimlerinin görüşlerine başvurmakta yarar vardır.
Müslüman, haramlar konusunda titiz olan insandır. O haram olan bir davranışı yapmaz, haram bir şeyi yemez içmez, haram olan bir sözü konuşmaz. Farzlara dikkat eder. Bilir ki farzları terk etmek de haramdır. Haramlar, Allah’ın müslümanlar için çizdiği sınırlardır. Mü’min insan bu sınırları dikkatlice korur (9/Tevbe, 112). Allah (c.c.), insanlar için koyduğu sınırları (hudûdu) aşanları sevmemekte, onları Cehennem azabı ile tehdit etmekte, sık sık ‘Allah’ın sınırlarına tecavüz etmeyin’ diye uyarmaktadır (4/Nisâ, 14; 2/Bakara, 229; 58/Mücâdele, 4 vd.).[1]
Helâl; Anlam ve Mâhiyeti
Sözlükte, haram durumu terketme, haram olan yerden ayrılma, haramlığın giderilmesi gibi anlamlara gelir. Yapılmasında herhangi bir sakınca olmayan, yapıldığı zaman kişiye günah kazandırmayan işler (ameller) için kullanılır.
Yapılması, yenilip içilmesi, söylenilmesi haram olmayan bütün işler ‘helâl’dır. İslâm’a göre yapılmasında sakınca (vebâl) olmayan her şey ‘helâl’ sınırları içerisindedir. Helâl bu açıdan mubahtan daha kapsamlıdır. Hatta birtakım helâl olan şeyleri yapmak kişiye sevap bile kazandırabilir. Mubah ve câiz kelimeleri de ‘helâl’ kelimesi yerine kullanılabilir. Mubah, yapılmasında veya yapılmamasında sevap veya günah olmayan her işe denir. Câiz de aynı anlamda kullanılmaktadır.
Helâl Ölçüsü Koyma Yetkisi:
İslâm’a göre bir şeyin ‘helâl’ veya ‘haram’ olmasının hükmü insan aklına veya insanlar tarafından meydana getirilmiş otoritelere bağlı değildir.
Haram kesin bir yasaktır. ‘Helâl’ ise sonuna kadar bir serbestliği ve sakıncasızlığı anlatır. İnsanlar için faydalı ve zararlı nice şeyler vardır. İnsanlar ne tek başlarına, ne de toplu olarak kendi haklarındaki mutlak faydalıyı ve mutlak zararlıyı bilemezler. Zararlı olan şeyleri bilip insanlara yasaklayan, ya da onları belli konularda serbest bırakan; ancak her şeyi insanlardan daha iyi bilen, insanlardan daha yüce olan bir makam olmalıdır.
Bir başkası için yasak hükmü koymak, onlara bazı emirler vermek; ya da bazı konularda onları serbest bırakmak; bir gücü, bir otoriteyi, bir üstünlüğü ifade eder. Yasak koyan veya emir veren, diğerlerine nisbeten daha üstün bir konumdadır. İnsanlar kul olmaları açısından birbirlerine temelden bir üstünlükleri yoktur. Öyleyse onların bir kısmının diğerleri için -İslâm’ın belirlediği şekilde- haram ve helâl koyması doğru değildir. Bu hak, yalnızca insanın asıl sahibi ve onun üzerinde sonsuz, sınırsız ve mutlak otoritesi olan Allah’a aittir.
“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolaysıyla; ‘Şu helâldir, bu haramdır’ demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.”
İ
Eşyada Asıl Olan Mubah/Helâl Olmaktır:
İslâm’a göre eşyada asıl olan mubah (helâl) olmadır. Bir şeyin yapılması, yenilmesi, kullanılması, söylenmesi açık deliller ile haram kılınmamışsa, o dinen helâldir. Ancak o şey hakkında şer’î bir yasak varsa, ya da zararlı olduğu anlaşılırsa, o zaman helâl olmaktan çıkar.
Haramlar sınırlı sayıdadır; Haram veya günah olan şeyler helâl olanlara göre çok daha azdır. İnsanlara bazı şeylerin helâl bazı şeylerin haram edilmesi, dünya sınavının bir gereğidir. Hayır ve şer ile denenmenin bir sonucudur (21/Enbiyâ, 35). İnsanın önüne çok geniş bir mubah (helâl) alanı açılmaktadır. Bu ‘helâl sahada hayatı en güzel bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallara uymak, yasaklardan kaçınmak gerekir. Haramlar, insan için çizilmiş güvenlik ve tedbir sınırlarıdır. ‘Helâl’ olanlarla yetinilmez de haram olan şeyler yenir, içilir ve yapılırsa; insan hem günah kazanır, hem de en güzel bir şekilde (sulh halinde) Allah tarafından tanzim edilmiş olan hayatı fesada çevirir, tekâmülün önüne engel koymuş olur.
Tekrar ifade edelim ki insanlara bir şeyi ‘helâl’ veya ‘haram’ yapma yetkisi yalnızca Allah’a aittir. Peygamberler, Allah’ın izniyle ya vahiyle bildirilen haram ve helâli açıklarlar ya da vahyin kapalı bıraktığı şeyleri yine vahyin izniyle insanlara bildirirler. Onların haram kıldıkları da tıpkı Kur’an’ın haramları gibidir (Ebû Dâvud, Sünnet, hadis no: 4604, 4/200; İbn Mâce, Mukaddime 2, hadis no: 12, 1/6; Tirmizî, İlim 10, 2663, 5/37; Ahmed bin Hanbel, 6/8).
İslâm fıkhında, Kitap ve Sünnet’te açıkça belli olmayan haramlar ve helâllar hakkında yapılan ictihadlar, haram ve helâli tesbit etme, mü’minleri haramlardan koruma gayretidir.
Ancak böyle bir durum olmadan, Allah’ın ve O’nun peygamberinin koyduğu çok açık haram ve helâl ölçülerini tanımayarak, İslâm’ın haramlarını helâl sayanlar, ya da başka otoritelerin İslâm’a aykırı koydukları haram ve helâl ölçülerini kabul edenler, hevâlarını veya başka şeyleri ilâh haline getirirler. Bu gibiler, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmediklerinden kâfirlerdir, zâlimler ve fâsıklardır (5/Mâide, 44, 45, 47). Kendi hevâlarından şeriat ve din uyduranlardır (42/Şûrâ, 21).
(7/A’râf, 32). Kur’an şöyle diyor: “
Yerde ve gökte yaratılanların -haram kılınanlar hâriç- hepsi de insanlar içindir (2/Bakara, 29).
Allah (c.c.) insanlara bütün temiz şeyleri helâl, pis (rics ve necis) olan şeyleri de haram kılmıştır (5/Mâide, 5).
Mü’minler, helâl yoldan kazanırlar, helâl yerlere harcarlar, helâl yiyecekleri yerler, helâl içecekleri içerler, helâl davranışlarda bulunurlar, helâl eğlencelerle yetinirler; kısaca helâl anlayışı üzerine hayatlarını sürdürürler. Helâlden ayrılmayarak Allah’ın rızâsını isterler.
Câbir (r.a.)'ın şu ifadesi de bu kaideyi teyid etmektedir: "Kur'ân-ı Kerîm nâzil olurken biz azil yapardık (çocuk olmasın diye korunurduk), eğer yasaklanacak birşey olsaydı Kur'ân onu yasaklardı."
Ve şöyle buyurmuştur: "Allah bazı şeyleri farz kılmıştır; bunları kaçırmayın, bazı sınırlar koymuştur, bunları da aşmayın, bazı şeyleri haram kılmıştır, bunları işlemeyin, unutmaktan değil, size olan rahmetinden dolayı bazı şeyler hakkında da birşey buyurmamıştır; bunları da soruşturmayın."
"Allah'ın göklerde olanları da, yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size ihsan ettiğini görmez misiniz?" (Lukman: 31/20).
Hakkında nass olmayan her şey ve hareketin mübah oluşu ibadetlere şâmil değildir. Bu kaideye dayanılarak her mükellef, kendi uydurduğu ve istediği şekilde Allah'a ibadet edemez; çünkü Allah Teâlâ'ya nasıl ibâdet edileceği, O'nun hoşnutluğunun nasıl kazanılacağı akıl vâsıtasıyla bilinemez, bu mevzûda ilâhi beyana ihtiyaç vardır; şu halde "Allah'a ve yalnız Allah'a O'nun öğrettiği şekilde ibâdet edilebilir."
Helâl ve haram kılan yalnız Allah'tır:
' Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır. HAŞR 7
Bir başka âyetin meâli şöyledir: "Dilinizi yalana alışmış olduğu için herşeye "şu haram, bu helâldir" demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz..." (en-Nahl: 16/116).
Bu sebepledir ki âlimler, hakkında kesin nass (Kur an ve Sünnette ) bulunmayan şeyler için "haram" demekten kaçınır, "mekruh, sevimsiz hoş değil.." gibi ifadeler kulanmayı tercih ederlerdi.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA
O, size ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Bakara 173
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir.
Enam 145
Eğer O'nun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerinde yalnızca Allah'ın ismi anılanlardan yiyin.
Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, O, size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, üzerinde Allah'ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.
Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terkedin. Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir
Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.
Enam 118-121
Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine şükredin.
O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler. Nahl 114,115,116
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. MAİDE 3
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. MAİDE 5.
ALLAH TEALA’NIN HÜKÜMLERI
(Haram Ve Helâl Yiyecekler) Leşin, Kanın Ve Domuz Etinin Haram Olması
Mâide sûresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Size şunlar haram kılındı: Leş {yani, ölmüş olan her şeyin eti}, kan {yani, akıtılmış olan kan}, domuz eti, Allah'ın gayrisi için boğazlanan {yani, Allah'tan başka ilahlar adına kesilmiş olanlar -Müslüman tarafından kesilmiş olsa dahi yenilmesi haramdır-}, boğulan {yani, ister en'âmdan olsun, ister başka hayvanlardan olsun boğulanlar haramdır}, vurulan {yani, sopa ya da başka bir şeyle vurularak öldürülenler}, yüksek bir yerden yuvarlanan {yani, kuyuya yuvarlanıp yahut damdan düşüp ölenler}, süsülenler {yani, bir koyun tarafından veya başka bir hayvan tarafından süsülerek ölenler} yırtıcı bir hayvan tarafından parçalanmış olanlar {yani, en'âmdan ya da başka hayvanlardan yırtıcı hayvanlar tarafından avlananlar). (Mâide/3) Yüce Allah boğulanlar, vurulanlar, yüksek yerden yuvarlananlar, süsülenler ve yırtıcı hayvan tarafından parçalananlar için istisnada bulunarak buyuruyor ki:
Bunlardan, canı çıkmadan yetişip kestikleriniz müstesna. (Mâide/3)
Sonra Yüce Allah şöyle devam etmektedir:
Nusub {yani, câhiliyye dönemi Arablarının ibâdet etmek üzere diktikleri ve kendilerine hayvan kestikleri taşlar} üzerinde boğazlananlar ve ezlâm {yani, müşrik Arablarm yapacakları işlerde kısmet aradıkları oklar) ile kısmet aramanız {müşrik Arab-lar, gazaya gitmek yahut yolculuğa çıkmak istediklerinde ok çekerlerdi. Bunlardan birinde, "Rabbim bana emretti", diğerinde ise "Rabbim bana nehyet-ti" yazılıydı. Bunlardan hangisi çıkarsa onu yaparlardı}. Bütün bunlar fısktır {yani, bu âyette yasaklananları işlemek bir ma'siyettir}. (Mâide/3) Sonra Yüce Allah şöyle buyuruyor:
Fakat kim son derece açlık içinde çaresiz kalır da günaha meyletmeksizin {yani, herhangi bir ma'si-yet işleme kasdı gütmeksizin} —{Yüce Allah Bakara sûresinde ise, Kim bunlardan yemeye mecbur kalır da, tecavüz etmeksizin {yani, helâl kabul et- meksizin} ve haddi aşmaksızın {yani, mecbur kalmadığı halde yemeye kalkışmaksızm} (yerse), ona da günah yoktur (Bakara/173) buyuruyor}— onlardan yemeye mecbur olursa, elbette Allah gafurdur {yani, çaresizlik ve mecburiyetten dolayı haram olan eti yiyenlere karşı bağışlayıcıdır}, rahimdir {yani, böylelerine karşı merhametlidir}. (Mâide/3)
Bunun bir benzeri de En'âm (145. âyet) ile Nahl (115. âyet) sûrelerinde bulunmaktadır.
Boğazlananlardan Müslümanlara Helâl Kılınanlar
Yüce Allah En'âm sûresinde buyurmaktadır ki:
Şayet O'nun âyetlerine mü'minler iseniz, üzerlerine Allah'ın adı anılanlardan y ey in. (En'âm/118) :
Arab müşrikleri Rasûlullah'ın (s.a) ashabına, "Siz Allah'a ibâdet ettiğinizi, O'nun dîni üzere olduğunuzu ileri sürüyor, fakat Allah'ın sizin için öldürdüklerini —leşi kas-dediyorlar- yemiyor, onların haram olduğunu iddia ediyorsunuz; buna mukabil kendi ellerinizle öldürdüklerinizi -şer'î usûle göre kesilenleri kasdediyorlar- ise yiyor, onların helâl olduğunu iddia ediyorsunuz. Peki Allah'ın yaptığı mı daha güzel, sizin yaptığınız mı?" diyerek, leşin yenilmesi hususunda onlarla tartıştılar.
En'âm sûresinde de şu buyruk nazil oldu:
Şayet onun âyetlerine yani, Kur ân'ın âyetlerine} mü'minler {yani, Kur'ân'ın âyetlerini tasdik edenler} iseniz, üzerlerine Allah'ın adı anılanlardan {yani, üzerlerine Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanlardan) yeyin {yani, siz bir hayvan kesecek olursanız, üzerine Allah'ın adını anın ve onu böylece yeyin. Kuşkusuz bu helâldir}. (En'âm/118)
Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Üzerine Allah'ın adı anılanlardan {yani, üzerine Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanların etlerinden) yememenize sebep ne? Halbuki O size -yemeye mecbur kaldıklarınız müstesna {yani, mecbur kaldığınızda leşi, kanı ve diğer haram kılınanları da yemek helâl} olmak üzere- neyi haram kıldığını ayrı ayrı beyan etmiştir. (En'âm/119)
Bununla, Mâide sûresinde (3. âyet) beyan ettiği leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler ve âyetin sonuna kadar zikredilen diğerlerini kasdetmektedir.
Sonra Yüce Allah şöyle devam etmektedir:
Doğrusu bir çokları {yani, Arab müşriklerinden bir çoğu) bi-gayri Um [ilimsizI'Allah'tan gelen şaşmaz bir ilme dayanmaksızın] hevâlarıyla dalâlete düşürüyorlar {yani, kesim ve başka konularda sapıyor ve insanları saptırıyorlar). Kuşkusuz Rabbin haddi aşanları çok iyi bilendir. (En'âm/119)
Sonra Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan {yani, leşlerden} yemeyin. Doğrusu o bir fısktır {yani, her. türlü leşi yemek bir ma'siyettir}. Gerçekten şeytanlar, sizinle {yani, Müslümanlarla) mücâdele etmeleri {yani, leş hususunda tartışmaları) için dostlarina {yani, müşriklere} vahyederler. (En'âm/120)
Çünkü müşrikler Müslümanlara, "Kendi ellerinizle öldürdüklerinizin helâl; fakat Allah'ın sizin için Öldürdüklerinin haram olduğunu iddia ediyorsunuz" demişlerdi: İşte, müşriklerin Müslümanlarla tartışmaları bu idi. Ardından Yüce Allah şöyle devam etmektedir:
Eğer onlara (yani, müşriklere} itaat ederseniz {yani, leşin helâl olduğunu kabul etmek suretiyle müşriklere itaat ederseniz} elbette siz de müşrikler '{yani, onlar/müşrikler gibi) olursunuz. (En'âm/121)
HADİSLERDE
Bezzar Müsned’inde ve Hakim (Müstedrek’te) Ebu’d Derda (r.a.) dan tahric etti ki Nebi (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır, sustuğu şey affedilmişti, Allah’dan affettiğini kabul edin, muhakkak Allah bir şeyi unutacak değildir, sonra şu ayeti okudu: “(Rabbin unutkan değildir) (Meryem: 19/64)
Hasan’dan mürsel olarak rivayet edildi Ebu Davud ibni Abbas (r.a.)’dan şöyle dediğini tahric etti. Cahiliye ehli bazı şeyleri yiyorlar, bazılarını da pis sayarak terk ediyorlardı, Allah peygamberini gönderdi, kitabını indirdi, helali helal, haramı haram kıldı, helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır, sustuğu şey affedilmiştir. Sonra şu ayeti okudu: (De ki: Bana vahyolundu, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah’dan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum...) (Enam: 6/145) bu mevkuftur.
Abol b. Humeyd ve Ebu Davud sahih bir isnadla ve ibni Ebi Hatim Ebu’ş fieyh, ibni Mirdeveyh ve Hakim tahric etti ve doğruladı. İbni Abbas’tan tahric Mirdeveyh ve Hakim tahric etti ve doğruladı. İbni Abbas’tan tahric ettiler. (Dürrül Mensur: 3/96, ibni Kesir tefsiri 2/184).
Kesin haramlar Kuran ve Sünnet’te zikredilmiştir, Allah Teala’nın şu ayeti gibi:
(De ki:Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım:O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın...) üç ayetin sonuna kadar
(De ki:Rabbim ancak ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır) (Araf: 7/33)
Bazı ayetlerde çeşitlerden bir çeşidi, hususi haramları zikretti, aynı şekilde bazı yerlerde yiyeceklerden haram olanları zikretti, Allah Teala’nın şu kavli bunlardandır
(De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum.) (Enam: 6/145) Ve:(Ancak size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.) (Bakara: 2/173) Ve: (Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp öldürülmüş, yukardan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip boğazladığınız müstesna- dikili taşlar üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. (Maide:5/3)
Ve:“Mallarınız, kanlarınız ve ırzlarınız haramdır.” Kitab ve sünnette haramlığı açıkça bildirilenler haramdır. Haramlık bazan yasaklamayla beraber tehdid ve teşditle de bilinir, Allah Teala’nın şu kavli gibi:(şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?) (Maide: 5/90-91)
Nikahta haram kılınanları şu ayette zikretti:(Size analarınız, kızlarınız.... haram kılındı.) (Nisa:4/23)
Kazançlardan haram kılınanları şu ayette zikretti:(Allah alış verişi helal, faizi haram kıldı) (Bakara: 2/275)
Sünnete gelince orada da çok haram kılınanların zikri vardır, Resulullah (s.a.v.)’in şu hadisi gibi: “Allah içki, ölü, domuz ve putların satımını haram kıldı.”
Ve:“Allah bir şeyi haram kılarsa onun satımı karşılığında alınanı da haram kılar.”
Ve:“Her sarhoşluk veren haramdır.”
Sadece yasaklamaya gelince ondan haramlık anlaşılması konusunda insanlar ihtilaf ettiler. .İbni Ömer (r.a.)’den haramlık anlaşılmasını kabul edilmediği rivayet edilir.Daha önce Ahmed ve Malik gibi takvalı alimlerin haramlığı kesinleşmemiş veya bir nevi ihtilaf bulunan şey hakkında haram lafzını kullanmaktan çekindiklerini zikretmiştik.
Sad bin Ebi Vakkas (r.a.) hadisindeki Peygamber (s.a.v.)’in şu sözü gibi:“Müslümanlar içinde cürümü en büyük olan, haram kılınmamış bir şeyi soran ve sorması yüzünden haram kılınan kimsedir.”
Kuran’da bir çok yerde buna işaret etti şu ayet gibi:(De ki:Bana vahyolunanda yiyecek kimseye leş veya akıtılmış kan.... dan başka haram kılınmış bir şey bulamıyorum) (Enam: 6/145) bu haramlığı bulunmayan şeyin haram olmadığına delilidir, Allah Teala’nın şu sözü de böyledir:(Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır) (Enam: 6/119)
Kendilerine haram kıldığını açıkladığını delil göstererek Allah’ın adı anılan şeyi yememelerinden dolayı onlara şiddet gösteriyor, Allah’ın adı anılmansa haram kılınanlardan değildir, eşyanın mübahlık üzere olduğuna delil olmuştur, yoksa hükmü hakkında nas bulunmayan bir şeyden yenilmemesinden dolayı kınama olmazdı.
İnsanlar hayvan kesme konusunda üç gruba ayrılırlar.
1. Hiçbir şirke bulaşmamış muvahhid Müslümanın İslam’a uygun olarak kestiği hayvanların eti âlimlerin icmasına göre yenilir. Şayet ehli kitap put üzerine kesmezse onların kestiği de icma ile yenilir.
2. Müşrik ve mülhitlerin putların üzerine kestikleridir. Putların üzerine kesilen bu hayvanların etini yemenin haram olduğuna dair icma vardır. Zira Allah put üzerine kesilmiş hayvanların etinin yenilmesini haram kılmıştır.
“
3. Sabiiler, Mecusiler ve müşriklerin İslami kurallar içerisinde kestikleri hayvanların etleridir. Bu şekildeki kesim hakkında âlimler arasında ihtilaf vardır. Âlimlerin büyük bir kısmına göre kesen kişinin Müslüman olması gerekir. Âlimlerin çoğunluğu şayet kesen kişi müşrik ise, ister put üzerine kessin isterse de Allah’ın ismini anarak İslami usullere göre kessin bu etin yenilemeyeceği görüşünü kabul etmiştir. Fakat İmam Şevkani şöyle der:
“1
Şafi alimleri, Sabilerin ehli kitaba benzemesi durumunda kestiklerinin yenilebileceğini bunun tersi bir durumda ise kestiklerinin yenmeyeceğini söylerler. Hanefi alimlerine göre Sabilerin kestikleri mutlak surette yenilirken Maliki ve Hanbeli alimlerine göre de sabilerin kestikleri mutlak surette yenmez.
Burdaki incelikleri anlamak lazım , sabiilerin ehli kitaba benzemesi nasıl olur demekki bazı ortak noktaları var .Günümüzdeki müşriklerde genelde o zaman ki ehli kitap gibi, hayvan kesim işlerini yapıyorlar. Şurası yanlış anlaşılmasın bu gün ki müşrikler kitap ehli felan değiller fakat kitap ehli denen toplulukla bazı ortak noktaları var , hayvan kesimi gibi. Şimdi burda yazılana göre maliki ve hambelilere göre , şafiiler leş mi yiyor? Yada hanefiler mutlak suretle leş mi yiyor yada ALLAH TELANIN haram dediği şeyi helal mi yapıyorlar ?
Allah Teala'dan Başkası Namına Hayvan Kesmenin Haram Kılınması ve Bunu Yapana Lanet Olunması Babı
Bize Züheyr b. Harb ile Süreye b. Yûnus ikisi birden Mervân'dan rivayet ettiler. Züheyr (Dedi ki) : Size Mervân b. Muâviye El-Fezârî rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Mansûr b. Hayyan rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile rivayet etti. (Dedi ki) : Alî b. Ebî Tâlib'in yanında idim. Ona bir adam gelerek :
—
—
—
—
İbâdet İçin Dikilmiş Taşlara Ve Putlara Kesilen Hayvanlar Babı
.....Mûsâ ibn Ukbe haber verip şöyle dedi: Bana Salim haber verdi ki, kendisi babası Abdullah ibn Umer(R)'den işitmiştir. Abdullah şöyle tahdîs ediyordu: Rasûlullah (S) mekke yakınındaki Bel-dan vadisinin alt tarafında Zeyd ibn Amr ibn Nufeyl ile buluştu. Bu buluşma kendisine vahy indirilmesinden önce idi. Orada Rasûlullah, Zeyd ibn Amr'a içinde et yemeği bulunan bir sofra takdîm^tti. Zeyd bundan yemeyi kabul etmedi, sonra da (bu sofrayı Peygamber'e tak-dîm etmiş olan Kureyş topluluğuna hitaben):
—
Ebu Davud'un İbn-i Abbas'a (Allah ondan razı olsun) dayanarak bildirdiğine göre Rasulullah (s.a.v.) bu gerekçe ile eski araplar arasında yaygın bir adet olan deve öldürme yarışını (muakara) yasaklamıştır. Nitekim ünlü tefsirci Ebu Bekir b. Şeybe'nin, Ebu Reyhane'ye dayanarak bildirdiğine göre, sahabilerden İbn-i Abbas'a bu deve Öldürme yarışı hakkında ne düşündüğü sorulmuş, o da bu soruyu soranlara "korkarım ki, bu, Allah'dan başkası için hayvan kesme kapsamına girer" diye cevap vermiştir. Yine bu konu ile ilgili olarak tefsirci Ebu İshak, Carud'a dayanarak şöyle bir olay anlatıyor: "Bir gün Rebah oğullarından İbn-i Vesil adında bir şair, Ebu Farazdak ile Küfe şehri yakınlarındaki bir su başında iddiaya tutuştular. İddiaya göre her ikisi yüzer deve öldüreceklerdi. Her iki tarafın develeri su içmek üzere su başına gelince iddiaya tutuşan taraflar kılıçlarını sıyırarak develerin dizlerini kesmeye koyuldular. Bunu duyan Küfe halkı, develerinin ve katırlarının sırtın*, atlayarak olay yerine geldiler, maksatları kesilen develerin etlerinden pay almaktı. O sırada Küfe'de olan Ali (r.a.) (Allah yüzünü ak eylesin) bu olayı öğrenir-öğrenmez Rasulullah'tan (s.a.v.) kalan, beyaz renkli bir katırın sırtına binerek olay yerine yetişti ve:
"Ey ahali! Sakın bu develerin etlerini yemeyiniz. Çünkü bu develer Allah'dan başkası için kesilmişlerdir" diye seslendi"
- Çölde Oturanların Ve Benzerlerinin Kestikleri Hayvanlar Babı
.... Bize Usâme ibnu Hafs el-Medenî, Hişâm ibn Urve'den; o da babası Urve'den; o da Âişe(R)'den şöyle tahdîs etti: Bir topluluk Peygamber (S)'e:
—
Peygamber:
—
Âişe: Bu soranlar küfür devrine yakın kimselerdi, demiştir.
Bu hadîsi ed-Derâverdfden rivayet etmekte Usâme ibn Hafs'a Alî ibnu'l-Medînî mutâbaat etmiştir. Yine Usâme'ye, Ebû Hâlid ile et-Tufâvî de mutâbaat etmişlerdir.
Başlığa uygunluğu “Bir kavim bize kesilmiş et getiriyor lar” sözünden alınır. Çünkü bu kavimden murâd, onlara çölden gelmekte olan A’râbîler’dir. Medine etrafındaki sürü sahibi çöl halkı oralarda koyun, sığır kesip Medine’ye et satmağa gİderlermiş. Bâzı kimseleri n Peygamber’den sordukları ve Besmele ile kesilip kesilmediğini bilmiyoru z dedikleri et, İşte bu çöl halkının sattığı ettir.
Bedevi olsun, medenî olsun, bir müslümânın kestiğinde şübhe etmek doğru olmadığından, Peygamber onlara: “Siz bu et üzerine Besmele çekiniz ve yiyiniz” buyurmuştur.
MAİDE 3 ÜN TAHRİFİ
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. MAİDE 3
Ayetin tefsirine bakalım bu Ayette belirtilen haramlarında istisnaları hadislerle bize bildirilmiş.Ölü eti haram fakat hadisde geçen , çekirge ve balık helal.yine kan haram fakat iki kan hadisde geçtiği üzere helal dalak ve akciyer . Domuz ve ALLAH TEALADAN başkası adına kesilenlerin hiç bir istisnası yok. Şöyle bir nass da yok Müşrik ALLAH adına da keserse kessin kestiği haramdır diye bir nass yok.Bu ayetin ' sizin kestiğiniz kısmını ' alıpta müşriklerin kestikleri haramdır diyenler Ayeti nasıl tahrif ediyorlar bakalım.
boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ayetinin istisnasıdır. Işte ayeti tahrif edenler ve Alimler için söyledikleri müşriklerin kestiği haramdır isnatlarını doğru çıkarmak için bu şekilde ayeti tahrif ediyorlar . Oysa Ayet bütün içinde okunduğunda orda leş olmadan yetişip kestikleriniz diyor. Yoksa burda kesen kişinin dini hakkında bilgi verilmiyor.
Burdan böyle bir hüküm çıkarmak çok yanlıştır tefsir leri okuyun kimse bu şekilde bu Ayete yaklaşmamıştır .
Yine Maide 5 Ayetini delil getirip müşriğin kestiği yenmez diyenler
Ayet Mealen
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. MAİDE 5
Burda temiz olan yiyecekler diyor yiyecekler içine et ve diyer yiyecekler girer, eyer ki burdan müşriğin yiyecekleri haramdır diye birşey çıkarılırsa . Bizim Kitap ehli kavramını iyi anlayıp ona göre hüküm vermemiz gerekir .Kitap ehli Peygamber s a v gelene kadar yani Kur an dan önceki inen kitaplara iman ettiğini söyleyen topluluk yani yahudi ve hıristiyanlar.
Alimler ve müşriklerin kestikleri haramdır diyenler , illetin din olduğunu bu ayetten çıkarmışlar , halbu ki bu ayette dinden değil ehli kitap denen topluluktan bahsetmekte Ehli kitap bir din değildir , kendilerinin, Kur an inmeden önceki kitaplara iman ettiklerini söyleyen topluluktur.ALLAH TEALA dinleri bize Hacc suresi 17 Ayette
(Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii), Hristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır. )
burada bildirmiştir. Ehli kitabın yiyeceği bize helal ,bizim yiyeceğimiz de onlara helalden , müşriğin nasıl keserse kessin kestiği haramdır anlamına gelmez.Allah Teala ve Rasulullah s a v hadislerinde bize müşriğin kestiği haramdır diye bir nass bildirmemiştir.Burada şöyle büyük bir hata ortaya çıkıyor , Kitap ehlinin durumunu ne anlama geldiğini anlayanlar onların müşrik olduğunu anlayınca , müşriğin kestiği haramdır dediği için bu sefer ehli kitap ta müşrik onların , tevrat ve incile göre yaşamayanları , kanun ve hükümlerini bu kitaplardan almayanlarının ( demokrat, laik , kominist , kitap ehlinin kestiğide haramdır diye bir görüş ortaya atıyorlar ) haşa bu çok sakat bir görüştür. İşte birinci hata Müşrik şeri usüllere ALLAH adına kessede haramdır demek , bu hata bazı ayet ve hadislerin tevillerinden dolayı kişiyi küfre sokmaz , Fakat bu birinci hata insanları ikinci bir hataya Allah Tela nın açık bir şekilde helal dediği bir şeye haram demeye götürüyor , şöyle ehli kitap tevrat ve incile göre yaşamıyorsa , kominist , faşist , laik bir ehli kitapsa onun da şeri usüllere göre kestiği haramdır demek büyük bir hatadır . Hatta insanların delillerini alıpta müşriklerin kestikleri haramdır , Hayvan kesiminde illet dindir diyen alimler bile böyle bir ayrıma gitmemiş . Bu görüş çok sakat bir görüştür.Allah teala bize bildirmiştir ki bu topluluk şeri usüllere uygun ALLAH TEALA nın adına keserse kestiği yenir.
Bir başka çelişkide Eyer bu ayetten müşriğin yiyeceklerinin haram olduğu çıkıyorsa o zaman müşriklerin evlerinde ve pişirdikleri hiç bir yiyecekleri yenmemesi gerekir bu da başka bir büyük çelişki.
Peygamber s a v müşrik birinin evinde büyümüştü.
“Kur'anı Kerim putperestlerin ve arap müşriklerinin kestiği hayvanları, onların kadınlarıyla evlenmeyi genel olarak haram kıldığı gibi her yönüyle haram kılmamıştır. Müşriklerin ve putperestlerin kestiklerinden haram kılınan sadece; Allah'tan başka bir isim zikrederek kestikleri, yedikleri ölü hayvanlar, kan ve domuz etidir.”
Kur'an'da müşriklerin veya putperestlerin kestiği hayvanların etini yemenin helal veya haram olduğunu açıkça bildiren herhangi bir nas yoktur. Kur'an'da ve sünnette ancak Allah' ın isminden başka isimler zikredilerek kesilen, putlara kesilen, boğulmuş olan, vurulup öldürülen, uçurumdan yuvarlanıp ölen, yırtıcı hayvanların parçaladığı, kendiliğinden ölen hayvanlar ile kan ve domuz eti haram kılınmıştır birde eti yenmeyen ve şerii usüllere göre olan kesim aletiyle kesilmeyenler haram kılınmıştır.
Bazı hayvanların etleri belli sebeplerden dolayı haram kılınmıştır. Aynı, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların etleri gibi... Fakat daha sonra, o şeyin haram kılınmasının sebebi ortadan kalkarsa, asıl hüküm ne ise o hükmü alır. Yani eşyada aslolan ibahat olduğu için et de helal olmuş olur. Çünkü kesilen hayvanlar da aslolan ibahattir. Kesilen hayvan etleri ancak belli sebeplerden dolayı haram kılınmıştır. Bu sebepler ortadan kalkınca bu etler helal hükmünü alır.
“
“
“
BESMELENİN FARZ OLDUĞU DURUMLAR
Burada müşriklerin Allah Adını anarak besmele çekerek kurban kesmeleri onların ibadetlerinin ALLAH katında geçerli olduğu anlamına gelmez zaten böyle bişey demiyoruz.
Hac 34:
'Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. ZUMER 65
Şöyle örnek verelim Bir müşriğe sen abdestsiz Kur an oku yada sen gusül abdesti alma yada senin namazın boş abdestsizde kılsan olur Kurbanın geçerli değil nasıl kesersen kes gibi şeyler mi deriz yoksa müşrik olmasına ibadetinin geçerli olmamasına rağmen doğru olanı yapmasını mı deriz. Hz Ömer müslüman olmadan önce Kur an okumak isterken sen müşriksin okuma mı dedi yoksa önce gusül abdesti al sonra Kur ana dokun mu dedi. Peki bunu derken onun, ibadet olan Kur an okumasını ALLAH katında geçerli olarak mı kabul etti . Müşriklerin kestikleri Kurbanların ALLAH katında hiçbir geçerliliği yoktur .Fakat müşriğin şerii usullere göre kestiği hayvanın etinin leş olduğuna dairde hiç bir delil yoktur . Bu na haram diyenlerin delil getirmesi gerekir.
SONUÇ OLARAK.
ŞU AYETLERE ve HADİSLERE ÇOK DİKKAT ETMEMİZ GEREKİR
De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?" YUNUS 59,
Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez. MİDE 87
Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.NAHL 116
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. ARAF 157
Sad bin Ebi Vakkas (r.a.) hadisindeki Peygamber (s.a.v.)’in şu sözü gibi:“Müslümanlar içinde cürümü en büyük olan, haram kılınmamış bir şeyi soran ve sorması yüzünden haram kılınan kimsedir.”
Bezzar Müsned’inde ve Hakim (Müstedrek’te) Ebu’d Derda (r.a.) dan tahric etti ki Nebi (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır, sustuğu şey affedilmişti, Allah’dan affettiğini kabul edin, muhakkak Allah bir şeyi unutacak değildir, sonra şu ayeti okudu: “(Rabbin unutkan değildir) (Meryem: 19/64)
Hasan’dan mürsel olarak rivayet edildi Ebu Davud ibni Abbas (r.a.)’dan şöyle dediğini tahric etti. Cahiliye ehli bazı şeyleri yiyorlar, bazılarını da pis sayarak terk ediyorlardı, Allah peygamberini gönderdi, kitabını indirdi, helali helal, haramı haram kıldı, helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır, sustuğu şey affedilmiştir. Sonra şu ayeti otudu: (De ki: Bana vahyolunanlar içinde , leş veya akıtılmış kan yahut domuş eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah’dan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum...) (Enam: 6/145) bu mevkuftur.
Abul b. Humeyd ve Ebu Davud sahih bir isnadla ve ibni Ebi Hatim Ebu’ş fieyh, ibni Mirdeveyh ve Hakim tahric etti ve doğruladı. İbni Abbas’tan tahric Mirdeveyh ve Hakim tahric etti ve doğruladı. İbni Abbas’tan tahric ettiler. (Dürrül Mensur: 3/96, ibni Kesir tefsiri 2/184).
Et meselesinde toplumların durumları iyibir şekilde anlaşılıp onların hayvan kesim işlerini nasıl yaptığı göz önünde bulundurularak et meselesine bakılmalı.
Müşriklerin ibadetleri boştur ALLAH katında hiç bir geçerliliği yoktur. Fakat onların kestikleri hayvanların ALLAH adına ve besmele çekselerde kestikleri o etlerin leş olduğuna , haram olduğuna dair bir delil var mı ona bakmak gerekli.
Alimlerin müşriğin kestiği haramdır diye bildirdikleri , Ayet hadis ve durumları incelediğimiz zaman müşriklerin ALLAH TEALA dan başkası adına
kestikleri haramdır dedikleri vu bu konuda icma ettikleri anlaşılıyor çünki delillere ve o zamanki müşriklerin hayvan kesim usüllerine baktığımızda böyle bir durum olduğu ortaya çıkıyor. ALLAHU ALEM.
Şevkanide durumun böyle olduğunu bildiriyor İmam Şevkani şöyle der:
“
Burda alimlerin görüşü olarak belirttikleri hayvan kesimindeki şartlardan ilki diye söyledikleri kesen kişinin dini Müslüman yada Kitap ehli olması şartı böyle bir şart yoktur . Burda İllet din değil , Kime kesildiğidir. Allah Teala 'ya mı yoksa sahte ilahlara , put, türbe vs şeylere midir.
Kim keserse kessin eyer eti helal olan bir hayvanı , kesim şartlarına uygun bir kesim aletiyle ALLAH TEALA'YA kesiyorsa kestiği yenir .
Kim keserse kessin eyer ALLAH TEALA'DAN başkasına kesiyorsa , eti helal olmayan , ölmüş (leş ) vede kesim aleti dışında bir aletle keserse kestiği yenmez.
Burda yapılması gereken dışarda bilmediğimiz kişilerin kestiklerini , nasıl kestikleri yada ne kestiklerini bilmediğimiz için yememektir. Ancak yanımızda birisi ALLAH TEALA 'ya ve besmele çekerek kesrese kestiği yenilir.ALLAHU ALEM .
ilet besmeledir diyen ALİMLER KİMLERDİR PEKİ
YanıtlaSil