"Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddaa edenleri görmedin mi ? Küfretmeleri emrolunmuşken tautun önünde muhakeme olmalarını isterler. Şeytan onları uzak bir sapıklığa saptırmak istiyor..." (Nisa: 60)
Muhakeme olmak;
"Namaz kılmak, oruç tutmak, kurban kesmek ve dua etmek gibi bir ibadettir ve Allah (c.c)’tan başkasına yapıldığında apaçık bir küfür olur. Bu ibadeti Allah’tan başkasına yapan kişinin kalbine ve itikadına bakılmaz. Böyle kimseleri, yani bu küfürleri işleyenleri tekfir etme konusunda, helal kılma veya itikad etme şartını ileri sürenler ancak; selefi salihinin tekfir ettiği aşırı mürcie (cehmiye) olan kimselerdir." (Tağutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir s: 234)
İmam İbn Teymiyye: (Fetvalar c: 28 s: 200) İbni Kayyım eL-Cevziyye: (A’lamu’l Muvakkiin c: 1 s: 50) Şeyh Süleyman b. Sehman: “Fitne öldürmekten daha şiddetlidir.” (Bakara: 191) “Fitne öldürmekten daha büyüktür.” (Bakara: 217) (Eddureru’s Seniye Mürtedin hükmü bölümü s: 275) Şevkani (Nisa: 60) (Fethul Kadir Tefsiri c:1 s:482) İmam Begavi: “Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir.” Bu lafız; hüküm ve emir verme, bir meselede yasak koyma yetkisinin sadece Allah (c.c)’a ait olduğunu ifade etmektedir.” (Begavi Tefsiri c: 2 s: 427) Şehid Seyyid Kutub: "Şeytan onları uzak bir sapıklığa saptırmak, istiyor." (Fîzilâl-îl-Kur'an c:3 s:298) Seyfuddin eL-Muvahhid: “Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar.” “Şüphesiz ki her topluluğa; “Allah’a ibadet edin, tağutlardan sakının” diye rasuller gönderdik.” (Nahl: 36) “Halbuki şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” buyurmuştur. “tağuta muhakeme olmak istiyorlar” buyurmuştur. Bu gösteriyor ki, tağuta muhakeme olmayı istemek bile apaçık bir küfürdür. Elbette ki tağutun hükümleriyle hükmetmek ve tağutun hükümlerine muhakeme olmak daha çirkin ve daha büyük bir küfürdür. “Allah’ın bu ayette küfür dediği şey tağuta muhakeme olmayı kalben istemektir. Her ne kadar hakkımızı almak için tağutun mahkemesine başvursak da kalben bu hükümleri istemeyip reddediyoruz. Onun için tağuta muhakeme olsak bile kafir olmayız.” şeklinde açıklıyorlar. Bu, apaçık bir cehalettir. Şeytanın kandırmasından başka bir şey değildir. Allah (c.c) bu ayette tağuta muhakeme olmak istemenin bile küfür olduğunu bildiriyor. Bilfiil muhakame olmak ise bundan daha büyük bir küfürdür. Tağutun hükümlerine muhakeme olan kişi; “ben muhakeme olmak istemedim” diyemez. Eğer gerçekten istememiş olsaydı mahkemeye başvurmazdı. Çünkü hiç kimse onu mahkemeye başvurmaya zorlamamıştır. Ayrıca bazı cahiller: “Ancak Allah’ın hükümlerinin uygulandığı bir ortamda tağutun hükümlerine başvurmak küfürdür. Yani; kişi ancak Allah’ın hükümlerine başvurabileceği halde bu hükümlere başvurmayıp tağutun hükümlerine başvurduğu zaman kafir olur. Zamanımızda şeriatle hükmeden mahkemeler yoktur. Şeri mahkemeler olmaması sebebiyle hakkı kaybolacağından dolayı tağutun mahkemesine mecburen başvuran kişi kafir olmaz”diyorlar. Onlara şöyle cevap verilir: Nisa: 60 ayetinde tağuta muhakeme olmayı istemekle tağuta inanmayı eşit tutmuştur. Bu gösteriyor ki tağuta muhakeme olmayı isteyen, tağuta inanmış ve kafir olmuştur. Bilfiil tağutun mahkemesine başvuran kişi, iddiası ne olursa olsun apaçık bir şekilde tağuta inanmış ve kafir olmuştur. Çünkü Allah (c.c): “Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar.” buyuruyor. Tağuta muhakeme olmak, tağuta iman, tağuta iman ise Allah’ı inkar manasına gelmektedir. Tıpkı tağutu reddetmenin Allah’a iman manasına geldiği gibi..." (Davetçinin Tefsiri c:5 s:165-167) Muhammed İbn Abdulvehhab: "Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 4/60) "Arzusu benim getirdiğime tabi olmadığı müddetçe kimse iman etmiş sayılmaz." (İbn Receb-Camiu'l-ulum vel-hikem: 338) Şa'bi (r.a.) diyor ki: "Bir münafık ile bir yahudi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Yahudi, (müslüman görünen) münafığa, rüşvet kabul etmeyeceğini bildiğinden dolayı, Rasulullah'a muhakeme olmayı teklif etti. Münafık ise yahudilerin rüşvet aldığını düşünerek yahudilerin (Kab b. el-Eşref'in) huzurunda muhakeme olmak istedi. Nihayet, Cuheynelilerden bir kahinin huzurunda muhakeme olmaya karar verdiler. Bunun üzerine Allah-u Teala, Nisa: 4 /60 ayetini indirdi. "Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olalım." dedi. Öbürü ise: "Yahudi Ka'b b. el-Eşref'in huzurunda muhakeme olalım." dedi. Sonra Ömer (r.a.)'e muhakeme olmaya gittiler ve ona meseleyi anlattılar. Ömer (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olmak istemeyene: "Doğru mu?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince, Ömer (r.a.) boynunu kılıçla vurarak adamı öldürdü. Bu olay üzerine Allah-u Teala mezkur ayeti kerimeyi indirdi. (İbn Kesir Tefsiri) İSTİFADELER 1 - Nisa suresinin 60. ayetinde reddedilmesi emredilen "tağut"; Allah'tan başka kanun koyan kimseleri ifade etmektedir. 2 - Bakara suresinin 11. ayetinde; Allah'ın kanunlarını değiştirmek veya Allah'ın kanunlarından başka kanunlara başvurmak suretiyle Allah'ın emirlerinden uzaklaşmanın yeryüzünde fesat çıkarmak olduğu bildirilmiştir. 3 - Aynı mana A'raf süresindeki ayetle teyid edilmiştir. 4 - Nisa 60 ayetinin ne şekilde anlaşılması gerektiği ve hayata nasıl tatbik edileceği Ömer (r.a.)'in uygulamasıyla netliğe kavuşmuştur. 5 - Kişinin imanının geçerli olabilmesi için bütün meyil ve arzusunu Muhammed (s.a.v.)'in yoluna tabi kılması gerekir." (Kitabi't Tevhid) Abdurrahman İbn Hasan: "Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 4/60) "Tağutu reddedip Allah'a iman eden kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır." (Bakara: 2/256) ifadesiyle yüce Allah, tağuta muhakeme olmayı istemenin şeytanın emri olduğu gerçeğini bildiriyor. Şeytan bu şekilde muhakeme olmayı, kendisine itaat edenlere süslü gösteriyor. Yine ayet, şeytanın böylece saptırabildiği kimseleri bu yoldan saptırdığını açıklıyor. Ayet, bunun en büyük sapıklık olduğunu ve hidayetten de en çok uzaklaşmak olduğunu belirtiyor. Bu ayette dört noktaya dikkat çekiliyor: Tağuta muhakeme olmak şeytanın istemesi ve muradetmesidir. 2 - Tağuta muhakeme olmak sapıklık ve dalalettir. 3 - Buradaki hüküm mastar (kök fiil) ile pekiştirilmiştir. 4 - Tağuta muhakeme olan kimseler hak yoldan ve hidayetten uzaktırlar. (Fethu'l Mecid ala Şerhu Kitabi't Tevhid)
"Allah-u Teâlâ'nın kitabı dışında hüküm veren ve kendisine muhakeme olunan kişiye tagut ismi verilmiştir. Firavun’a da işte bu sebeble tagut denilmiştir."
İnsanların tağutu; Allah-u Teâlâ ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u Teâlâ'nın emrine dayanmaksızın ve Allah-u Teâlâ'ya itaat etmeksizin zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tagutu bunlardır.
Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah-u Teâlâ'ya değil, tagutlara ibadet ettiğini, Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükümlerine değil tagutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u Teâlâ ve rasulüne değil, taguta itaat edip tabi olduklarını görürsün."
“Tağuta muhakeme olmanın küfür olduğunu öğrendikten sonra sana şöyle denir: Allah (c.c) kitabında küfrün, öldürmekten daha büyük olduğunu şöyle zikretti:
Bu ayetlerde geçen “fitne”den kasıt; küfür ve şirktir. Bil ki! Gerek çölde yaşayan ve gerekse şehirde yaşayanların hepsinin, birbirleriyle ya yok oluncaya kadar savaşmaları, İslam şeriatine ve Rasulullah (s.a.s)’ın getirdiği hükümlere muhalefet eden ve başka hükümlerle hükmeden Tağutu aralarındaki ihtilafı çözme konusunda hakem tayin etmelerinden daha ehvendir.
Eğer muhakeme olmak küfür ve ihtilaf dünya içinse, o zaman nasıl olur da dünya için küfre girersin?
Bil ki! Allah (c.c) ve rasulü herşeyden daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz. Aynı şekilde Rasulullah (s.a.s), kendi çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz.
Bütün dünyan gitse de Tağutun mahkemesine muhakeme olmak senin için asla caiz olmaz. Şayet sana ya elindeki herşeyi vereceksin veya Tağuta muhakeme olacaksın denilirse, sana farz olan şey; elindeki herşeyi vermen fakat Tağuta asla muhakeme olmamandır.”
ayetinin tefsirinde şöyle dedi:
“Rasulullah (s.a.v)’e inen Kur’an’a ve ondan önceki nebilere inen kitaplara inandıklarını iddia etmelerine rağmen, bunları bozan ve yürürlükten kaldıran Tağuta (Allah’ın şeriatı dışındaki her şeriat tağuttur) muhakeme olmak isteyenlerin bu iddiasına şaşılır doğrusu... Oysa Allah (c.c), gerek Rasulullah (s.a.s)’a ve gerekse ondan önceki bütün rasullere Tağutu reddetmelerini emretmiştir.”
Bu acayip hale bakmazmısın ? Bir kavim... İmanlı... Olduğunu iddaa ediyor... Sonra bu iddalarını bir anda yıkıveriyorlar?! "Sana ve senden öncekilere inandığını sanıyor..." Sonra da sana ve senden öncekilere inenlere hükmetmek istemiyor onlar... Başka nizamlarla... Başka sistemlerle. Başka hükümlerle. Tağutla hükmetmek istiyorlar. Sana ve senden öncekilere inanmayan, tanımayan "Tağutla." Sana ve senden öncekilere inenlerle ilgisi bulunmayan, bilakis düşman olan "Tağutla." Sana ve senden öncekilere inenlerden hiç bir ölçü ve kaideye sahip olmayan "Tağutla." Bu sebepden Tağuttur o... Uluhiyyet iddasında buunduğu için. Aynı zamandan ele alınacak bir ölçüye sahip değildir o! Onlar bunu bilmiyerek veya iyi zannıyla değil, yakinen ve tamamen onunla hükmedilmesinin yasak olduğunu bildiği halde istiyorlar... "Ona küfretmeleri emrolunmuşken..." Kasden ve bilerek yapıyorlar... Bunun için sana ve senden öncekilere indirilene iman etmiş (!) olma iddiaları doğru değildir!. Evet şeytan onları dalâletin gayyasına yuvarlamak istiyor. Kurtuluş ümidi olmayan dalâlete.
İşte tağutla hükmetmek isteyişlerinin gerisindeki gizli sebep... Bu isteklerinden dolayı onları imanın sınırından kapı dışarı eden gizli âmil!... Belki uyanırda geri dönerler diye Allah bu sebebi onlara açıklıyor... Müslümanlarada açıklıyor. Bu isteğin gerisinde nelerin ve kimlerin saklandığını anlasınlar diye...
Kim Allah’ın şeriatıyla hükmetmeyip başka hükümlerle hükmeder veya bu hükümlerle muhakeme olursa Allah’ı inkar etmiş ve tağuta iman etmiş olur. Halbuki Allah bütün mükelleflere Allah’a iman edip tağutu reddetmelerini emretmiştir ve bütün rasulleri bu emri bildirmek için göndermiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Şüphesiz Allah’ın ve rasulünün hükümlerine başvurmayıp tağutun hükümlerine başvuran kişi şeytanın hükmü altına girmiştir. Onun için Allah (c.c) bu ayette:
Allah (c.c), ayetin bu bölümünde
Zamanımızda islam devleti olmadığından ve bütün medeni mahkemeler tağutun hükümleriyle hükmettiğinden dolayı bu mahkemelere başvuran, kendilerini müslüman sayan bazı kişiler kendilerini bu ayetin hükmünden sıyırmak için bu ayeti:
“Allah’ın hükümleri her zaman vardır ve kıyamete kadar baki kalacaktır. Ayrıca Allah’ın hükümlerini kabul edip tağutun hükümlerini reddetmek imanın bir gereğidir. La ilahe illallah’ın manasıdır. Tağutun her çeşidini reddetmeyen ve Allah’ın hükümlerini her zaman hayatına tatbik etmeyi kabul etmeyen kişi La ilahe illallah Muhammed’un Rasulullah’a gerçek manada şehadet etmemiştir. Gerçek manada La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah’a şehadet eden kişi tağutun her çeşidini reddetmiş, Allah’ın kanunlarına inanmış ve hayatında yalnızca bu kanunları uygulamayı kabul etmiştir. Müslüman devlet olsa da olmasa da bu böyledir. Allah (c.c)
"Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Onlara 'yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın' denildiği zaman 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler." (Bakara: 2/11)
"Yeryüzü (ilahi nizam ile) ıslah edildikten sonra, onu (değiştirerek) bozup fesat çıkarmayın." (Araf: 7/55)
"Onlar hala cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? İnanmış, akıllı bir topluluk için Allah'tan daha iyi hüküm verecek var mıdır?" (Maide: 5/50)
Abdullah ibni Ömer (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Bu hadise bir başka rivayette de şöyle anlatılıyor:
Birbirinden davacı iki kişiden birisi:
Tağutu inkar etmek, Tevhidin bir rüknüdür.
Nitekim bu gerçek, Bakara Süresindeki ayette de yer almaktadır. Bir kimse eğer bu rüknü yerine getirmez ve tamamlamazsa, muvahhid olamaz. Çünkü Tevhid imanın temelidir. Zaten bu sayede tüm ameller sahih olabilmekte, onsuz da fesada uğramaktadır. Bu husus şu ayette açıklanır.
"Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor."
1 -
Devamını oku...
Muhakeme olmak;
"Namaz kılmak, oruç tutmak, kurban kesmek ve dua etmek gibi bir ibadettir ve Allah (c.c)’tan başkasına yapıldığında apaçık bir küfür olur. Bu ibadeti Allah’tan başkasına yapan kişinin kalbine ve itikadına bakılmaz. Böyle kimseleri, yani bu küfürleri işleyenleri tekfir etme konusunda, helal kılma veya itikad etme şartını ileri sürenler ancak; selefi salihinin tekfir ettiği aşırı mürcie (cehmiye) olan kimselerdir." (Tağutu Reddetmek Tevhidin Gereğidir s: 234)
İmam İbn Teymiyye: (Fetvalar c: 28 s: 200) İbni Kayyım eL-Cevziyye: (A’lamu’l Muvakkiin c: 1 s: 50) Şeyh Süleyman b. Sehman: “Fitne öldürmekten daha şiddetlidir.” (Bakara: 191) “Fitne öldürmekten daha büyüktür.” (Bakara: 217) (Eddureru’s Seniye Mürtedin hükmü bölümü s: 275) Şevkani (Nisa: 60) (Fethul Kadir Tefsiri c:1 s:482) İmam Begavi: “Hüküm vermek yalnız Allah’a aittir.” Bu lafız; hüküm ve emir verme, bir meselede yasak koyma yetkisinin sadece Allah (c.c)’a ait olduğunu ifade etmektedir.” (Begavi Tefsiri c: 2 s: 427) Şehid Seyyid Kutub: "Şeytan onları uzak bir sapıklığa saptırmak, istiyor." (Fîzilâl-îl-Kur'an c:3 s:298) Seyfuddin eL-Muvahhid: “Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar.” “Şüphesiz ki her topluluğa; “Allah’a ibadet edin, tağutlardan sakının” diye rasuller gönderdik.” (Nahl: 36) “Halbuki şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” buyurmuştur. “tağuta muhakeme olmak istiyorlar” buyurmuştur. Bu gösteriyor ki, tağuta muhakeme olmayı istemek bile apaçık bir küfürdür. Elbette ki tağutun hükümleriyle hükmetmek ve tağutun hükümlerine muhakeme olmak daha çirkin ve daha büyük bir küfürdür. “Allah’ın bu ayette küfür dediği şey tağuta muhakeme olmayı kalben istemektir. Her ne kadar hakkımızı almak için tağutun mahkemesine başvursak da kalben bu hükümleri istemeyip reddediyoruz. Onun için tağuta muhakeme olsak bile kafir olmayız.” şeklinde açıklıyorlar. Bu, apaçık bir cehalettir. Şeytanın kandırmasından başka bir şey değildir. Allah (c.c) bu ayette tağuta muhakeme olmak istemenin bile küfür olduğunu bildiriyor. Bilfiil muhakame olmak ise bundan daha büyük bir küfürdür. Tağutun hükümlerine muhakeme olan kişi; “ben muhakeme olmak istemedim” diyemez. Eğer gerçekten istememiş olsaydı mahkemeye başvurmazdı. Çünkü hiç kimse onu mahkemeye başvurmaya zorlamamıştır. Ayrıca bazı cahiller: “Ancak Allah’ın hükümlerinin uygulandığı bir ortamda tağutun hükümlerine başvurmak küfürdür. Yani; kişi ancak Allah’ın hükümlerine başvurabileceği halde bu hükümlere başvurmayıp tağutun hükümlerine başvurduğu zaman kafir olur. Zamanımızda şeriatle hükmeden mahkemeler yoktur. Şeri mahkemeler olmaması sebebiyle hakkı kaybolacağından dolayı tağutun mahkemesine mecburen başvuran kişi kafir olmaz”diyorlar. Onlara şöyle cevap verilir: Nisa: 60 ayetinde tağuta muhakeme olmayı istemekle tağuta inanmayı eşit tutmuştur. Bu gösteriyor ki tağuta muhakeme olmayı isteyen, tağuta inanmış ve kafir olmuştur. Bilfiil tağutun mahkemesine başvuran kişi, iddiası ne olursa olsun apaçık bir şekilde tağuta inanmış ve kafir olmuştur. Çünkü Allah (c.c): “Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar.” buyuruyor. Tağuta muhakeme olmak, tağuta iman, tağuta iman ise Allah’ı inkar manasına gelmektedir. Tıpkı tağutu reddetmenin Allah’a iman manasına geldiği gibi..." (Davetçinin Tefsiri c:5 s:165-167) Muhammed İbn Abdulvehhab: "Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 4/60) "Arzusu benim getirdiğime tabi olmadığı müddetçe kimse iman etmiş sayılmaz." (İbn Receb-Camiu'l-ulum vel-hikem: 338) Şa'bi (r.a.) diyor ki: "Bir münafık ile bir yahudi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Yahudi, (müslüman görünen) münafığa, rüşvet kabul etmeyeceğini bildiğinden dolayı, Rasulullah'a muhakeme olmayı teklif etti. Münafık ise yahudilerin rüşvet aldığını düşünerek yahudilerin (Kab b. el-Eşref'in) huzurunda muhakeme olmak istedi. Nihayet, Cuheynelilerden bir kahinin huzurunda muhakeme olmaya karar verdiler. Bunun üzerine Allah-u Teala, Nisa: 4 /60 ayetini indirdi. "Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olalım." dedi. Öbürü ise: "Yahudi Ka'b b. el-Eşref'in huzurunda muhakeme olalım." dedi. Sonra Ömer (r.a.)'e muhakeme olmaya gittiler ve ona meseleyi anlattılar. Ömer (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurunda muhakeme olmak istemeyene: "Doğru mu?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince, Ömer (r.a.) boynunu kılıçla vurarak adamı öldürdü. Bu olay üzerine Allah-u Teala mezkur ayeti kerimeyi indirdi. (İbn Kesir Tefsiri) İSTİFADELER 1 - Nisa suresinin 60. ayetinde reddedilmesi emredilen "tağut"; Allah'tan başka kanun koyan kimseleri ifade etmektedir. 2 - Bakara suresinin 11. ayetinde; Allah'ın kanunlarını değiştirmek veya Allah'ın kanunlarından başka kanunlara başvurmak suretiyle Allah'ın emirlerinden uzaklaşmanın yeryüzünde fesat çıkarmak olduğu bildirilmiştir. 3 - Aynı mana A'raf süresindeki ayetle teyid edilmiştir. 4 - Nisa 60 ayetinin ne şekilde anlaşılması gerektiği ve hayata nasıl tatbik edileceği Ömer (r.a.)'in uygulamasıyla netliğe kavuşmuştur. 5 - Kişinin imanının geçerli olabilmesi için bütün meyil ve arzusunu Muhammed (s.a.v.)'in yoluna tabi kılması gerekir." (Kitabi't Tevhid) Abdurrahman İbn Hasan: "Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 4/60) "Tağutu reddedip Allah'a iman eden kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır." (Bakara: 2/256) ifadesiyle yüce Allah, tağuta muhakeme olmayı istemenin şeytanın emri olduğu gerçeğini bildiriyor. Şeytan bu şekilde muhakeme olmayı, kendisine itaat edenlere süslü gösteriyor. Yine ayet, şeytanın böylece saptırabildiği kimseleri bu yoldan saptırdığını açıklıyor. Ayet, bunun en büyük sapıklık olduğunu ve hidayetten de en çok uzaklaşmak olduğunu belirtiyor. Bu ayette dört noktaya dikkat çekiliyor: Tağuta muhakeme olmak şeytanın istemesi ve muradetmesidir. 2 - Tağuta muhakeme olmak sapıklık ve dalalettir. 3 - Buradaki hüküm mastar (kök fiil) ile pekiştirilmiştir. 4 - Tağuta muhakeme olan kimseler hak yoldan ve hidayetten uzaktırlar. (Fethu'l Mecid ala Şerhu Kitabi't Tevhid)
"Allah-u Teâlâ'nın kitabı dışında hüküm veren ve kendisine muhakeme olunan kişiye tagut ismi verilmiştir. Firavun’a da işte bu sebeble tagut denilmiştir."
İnsanların tağutu; Allah-u Teâlâ ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u Teâlâ'nın emrine dayanmaksızın ve Allah-u Teâlâ'ya itaat etmeksizin zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tagutu bunlardır.
Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah-u Teâlâ'ya değil, tagutlara ibadet ettiğini, Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükümlerine değil tagutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u Teâlâ ve rasulüne değil, taguta itaat edip tabi olduklarını görürsün."
“Tağuta muhakeme olmanın küfür olduğunu öğrendikten sonra sana şöyle denir: Allah (c.c) kitabında küfrün, öldürmekten daha büyük olduğunu şöyle zikretti:
Bu ayetlerde geçen “fitne”den kasıt; küfür ve şirktir. Bil ki! Gerek çölde yaşayan ve gerekse şehirde yaşayanların hepsinin, birbirleriyle ya yok oluncaya kadar savaşmaları, İslam şeriatine ve Rasulullah (s.a.s)’ın getirdiği hükümlere muhalefet eden ve başka hükümlerle hükmeden Tağutu aralarındaki ihtilafı çözme konusunda hakem tayin etmelerinden daha ehvendir.
Eğer muhakeme olmak küfür ve ihtilaf dünya içinse, o zaman nasıl olur da dünya için küfre girersin?
Bil ki! Allah (c.c) ve rasulü herşeyden daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz. Aynı şekilde Rasulullah (s.a.s), kendi çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiç kimse iman etmiş olmaz.
Bütün dünyan gitse de Tağutun mahkemesine muhakeme olmak senin için asla caiz olmaz. Şayet sana ya elindeki herşeyi vereceksin veya Tağuta muhakeme olacaksın denilirse, sana farz olan şey; elindeki herşeyi vermen fakat Tağuta asla muhakeme olmamandır.”
ayetinin tefsirinde şöyle dedi:
“Rasulullah (s.a.v)’e inen Kur’an’a ve ondan önceki nebilere inen kitaplara inandıklarını iddia etmelerine rağmen, bunları bozan ve yürürlükten kaldıran Tağuta (Allah’ın şeriatı dışındaki her şeriat tağuttur) muhakeme olmak isteyenlerin bu iddiasına şaşılır doğrusu... Oysa Allah (c.c), gerek Rasulullah (s.a.s)’a ve gerekse ondan önceki bütün rasullere Tağutu reddetmelerini emretmiştir.”
Bu acayip hale bakmazmısın ? Bir kavim... İmanlı... Olduğunu iddaa ediyor... Sonra bu iddalarını bir anda yıkıveriyorlar?! "Sana ve senden öncekilere inandığını sanıyor..." Sonra da sana ve senden öncekilere inenlere hükmetmek istemiyor onlar... Başka nizamlarla... Başka sistemlerle. Başka hükümlerle. Tağutla hükmetmek istiyorlar. Sana ve senden öncekilere inanmayan, tanımayan "Tağutla." Sana ve senden öncekilere inenlerle ilgisi bulunmayan, bilakis düşman olan "Tağutla." Sana ve senden öncekilere inenlerden hiç bir ölçü ve kaideye sahip olmayan "Tağutla." Bu sebepden Tağuttur o... Uluhiyyet iddasında buunduğu için. Aynı zamandan ele alınacak bir ölçüye sahip değildir o! Onlar bunu bilmiyerek veya iyi zannıyla değil, yakinen ve tamamen onunla hükmedilmesinin yasak olduğunu bildiği halde istiyorlar... "Ona küfretmeleri emrolunmuşken..." Kasden ve bilerek yapıyorlar... Bunun için sana ve senden öncekilere indirilene iman etmiş (!) olma iddiaları doğru değildir!. Evet şeytan onları dalâletin gayyasına yuvarlamak istiyor. Kurtuluş ümidi olmayan dalâlete.
İşte tağutla hükmetmek isteyişlerinin gerisindeki gizli sebep... Bu isteklerinden dolayı onları imanın sınırından kapı dışarı eden gizli âmil!... Belki uyanırda geri dönerler diye Allah bu sebebi onlara açıklıyor... Müslümanlarada açıklıyor. Bu isteğin gerisinde nelerin ve kimlerin saklandığını anlasınlar diye...
Kim Allah’ın şeriatıyla hükmetmeyip başka hükümlerle hükmeder veya bu hükümlerle muhakeme olursa Allah’ı inkar etmiş ve tağuta iman etmiş olur. Halbuki Allah bütün mükelleflere Allah’a iman edip tağutu reddetmelerini emretmiştir ve bütün rasulleri bu emri bildirmek için göndermiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Şüphesiz Allah’ın ve rasulünün hükümlerine başvurmayıp tağutun hükümlerine başvuran kişi şeytanın hükmü altına girmiştir. Onun için Allah (c.c) bu ayette:
Allah (c.c), ayetin bu bölümünde
Zamanımızda islam devleti olmadığından ve bütün medeni mahkemeler tağutun hükümleriyle hükmettiğinden dolayı bu mahkemelere başvuran, kendilerini müslüman sayan bazı kişiler kendilerini bu ayetin hükmünden sıyırmak için bu ayeti:
“Allah’ın hükümleri her zaman vardır ve kıyamete kadar baki kalacaktır. Ayrıca Allah’ın hükümlerini kabul edip tağutun hükümlerini reddetmek imanın bir gereğidir. La ilahe illallah’ın manasıdır. Tağutun her çeşidini reddetmeyen ve Allah’ın hükümlerini her zaman hayatına tatbik etmeyi kabul etmeyen kişi La ilahe illallah Muhammed’un Rasulullah’a gerçek manada şehadet etmemiştir. Gerçek manada La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah’a şehadet eden kişi tağutun her çeşidini reddetmiş, Allah’ın kanunlarına inanmış ve hayatında yalnızca bu kanunları uygulamayı kabul etmiştir. Müslüman devlet olsa da olmasa da bu böyledir. Allah (c.c)
"Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Onlara 'yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın' denildiği zaman 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler." (Bakara: 2/11)
"Yeryüzü (ilahi nizam ile) ıslah edildikten sonra, onu (değiştirerek) bozup fesat çıkarmayın." (Araf: 7/55)
"Onlar hala cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? İnanmış, akıllı bir topluluk için Allah'tan daha iyi hüküm verecek var mıdır?" (Maide: 5/50)
Abdullah ibni Ömer (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Bu hadise bir başka rivayette de şöyle anlatılıyor:
Birbirinden davacı iki kişiden birisi:
Tağutu inkar etmek, Tevhidin bir rüknüdür.
Nitekim bu gerçek, Bakara Süresindeki ayette de yer almaktadır. Bir kimse eğer bu rüknü yerine getirmez ve tamamlamazsa, muvahhid olamaz. Çünkü Tevhid imanın temelidir. Zaten bu sayede tüm ameller sahih olabilmekte, onsuz da fesada uğramaktadır. Bu husus şu ayette açıklanır.
"Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor."
1 -